25 Aralık 2009 Cuma

Neden Eskisehirspor?


Bilindigi uzere eskisehirspor.com , her yastan Eskisehirsporlunun bir araya geldigi, Eskisehirsporla ilgili haberleri en detayli ve dogru bir sekilde takip edebileceginiz, guncel bir site. Ayrica sitenin forum kismida gerek icerik kalitesi, gerekse aktif kullanici sayisi bakimindan diger futbol forumlarinin oldukca ilerisindedir.

Gectigimiz gunlerde sitenin forum kisminda acilan "Neden Eskisehirspor?" basligi altinda, forum yazarlari, Eskisehirsporlu olmalarinin kendilerince nedenlerini siraladilar, bende bunlari blogumuzun siz degerli takipcileriyle paylasmak istedim. Iste onlardan bir kaci ;


ersoz ; (23)
Çünkü, geçenlerde bir arkadaşımla buluştuk... Baba adayı olduğunu söyledi çok sevindim.. Sonrasında isim olarak ne düşünüyorsunuz dedim.. Verdiği cevap : "kararsız kaldım, Fethi-Nihat-Ender üçlüsünden biri ama.. " dedi ve ekledi.. "şimdi siyah-kırmızı bebek ürünü bulmam lazım"

Yeni çocuk sahibi olmaya heveslenen insanın aklına normal şartlarda bunlar gelir mi allah aşkına? Eskişehirsporluysa gelir.. Ben de işte tam bu yüzden Eskişehirsporluyum... Seçkin insanlarla aynı duyguyu yaşamanın erdemidir Eskişehirsporlu olmak...

ati26; (25)
Hani bir kiza asik olurda, onu her gordugumuzde acayip bir heyecana kapiliriz ya...
Eve giderken sirf onu gormek icin yolumuzu degistirir, karsilasip iki cift laf etmek icin ne dualar ederiz,
Elimize bir kagit kalem gecse, kendimizi onun ismini karalarken buluruz
Dinledigimiz her sarki bize onu hatirlatir,baktigimiz her yerde onu goruruz
Uykusuz gecelerimizin, nedensiz gulumsemelerimizin sebebi odur,
O herseyin en iyisine layiktir, ona bisey olacak diye odumuz patlar....


Iste boyle birsey diyecem AMA DEGILSmile Bunlar gecici hevestir, bu tur asklarin herzaman bir sonu vardir.

Eskisehirsporluyum CUNKU OMUR BITER, BU ASK BITMEZ..!!!


mmt26; (24)
Hani derler ya 'futbol sadece futbol değildir' diye,
işte benim gözümdede 'Eskişehirsporluluk sadece bir futbol takımının taraftarı olmak değildir'.
En başta Eskişehirsporluluk 'koyun' olmamaktır ,
bozuk düzene dur diyebilmek , tekere ilk defa çomak sokabilmektir, buna cesaret edip başarabilmektir,
tarihinin en kötü zamanlarında olsa bile sevdasına sadık kalmak, üç istanbul takımına köle olmaya direnmektir Eskişehirsporluluk,
Eskişehirsporluluk bazen birisine saatlerce esesi anlatmak, bazende bu sevdayı paylaştığı insanlarla saatlerce 'esesim için ne yapabiliriz' deyip kafa patlatmaktır...

Kısacası bir ortama girdiğin anda, senin için 'ooo ESESLİ gelmiş' denildiğinde, farkını anında ortaya koymaktır ESESLİ olmak,

işte ben bu şekilde yaşayan gönüldaşları tanıma şansım olduğu için ESKİŞEHİRSPORLUYUM..


mecek; (45)
Eskişehirsporlu olmak her dağı aşdığında Kızılelmasını bulamayan Türk atlısının bulmak için sıradaki dağın ardına at koşturmasıdır.
Eskişehirsporlu olmak Ferhat gibi zorlukları kolay kılan ve dağlar deldiren sevdalanmasıdır.
Eskişehirsporlu olmak Fatihin olmazları başarmak için gemilere dağ aşıran zeka pırıltısında buluşmakdır.
Eskişehirsporlu olmak Anadolu potasında eriyerek tüm fikirlerin bir kapta kucaklaşmasıdır.
Eskişehirsporlu olmak yanında senle birlikte göğsünü yırtarcasına bağıranı kardeşten öte sevmektir.
Eskişehirsporlu olmak yapılagelen olağan şeyleri değil hiç yapılmamışları yapmaktır.
Eskişehirsporlu olmak sporun ahlaklıca yapılanını sevmektir.
Eskişehirsporlu olmak siz artık bittiniz dendiğinde ben yaşıyorsam ESES her zaman var olacak diye haykırmaktır dünyaya.
Eskişehirsporlu olmak başkaldırıdır bizans mahzenlerinde çevrilen entrikalara.
Eskişehirsporlu olmak kulubemsi stadını saraylar kadar muhteşem bir yapıya dönüştürmekdir içine girdiğinde.
Eskişehirsporlu olmak dosta dost, düşmanım diyene rakib olarak yaklaşmaktır.
Eskişehirsporlu olmak kömürün karasından, ateşin kızılından gökkuşağını yakalamaktır.
Eskişehirsporlu olmak sevdasının ardından mesafeleri yakın etmektir.
Eskişehirsporlu olmak Anadolu ateşinde ısınmayı sahte limanlara tercih etmektir.
Eskişehirsporlu olmak bir hesap soruştur ezberletilmeye çalışılan cüce hikayelere.
Eskişehirsporlu olmak yoksunluklara aldırmadan kendi varlığından destan yaratmaktır sahte masallara inat.
KISACASI ESKİŞEHİRSPORLU OLMAK BİR SEVDA DIR.


pasacocuk; (27)
eskişehirsporluyum çünkü;efendiyim,çünkü okuyorum,çünkü biliyorum,çünkü farkındayım,çünkü keşke demek istemiyorum,bu yüzde eskişehirsporluyum

26_26_26; (47)
Neden arıyorum ama bulamıyorum,acaba ben neden EsEs liyim!

oaae; (44)
Aydın'lıyım ama ESKİŞEHİRSPORLUYUM.Var mı itirazı olan

kesdal; (46)
Eses güneştir.Sene 1967 ya da 1968 olsa gerek,daha iki veya üç yaşındaydım .Mihalıççık'taydık.Sabah olmuştu uyanmıştım ve yattığım yerden annemin gaz lambasını söndürdüğünü görüyordum.O sıralar sokaktaki abilerden sıkça duyduğum bir sesleniş aklıma düştü.Fener dünyayı yener Eses'e gelince fıs diye söner.Demek Eses varken öyle, fenere, gaz lambasına falan gerek yoktu,demek Eses karanlığı yok ediş başkaldırıştı.Demek Eses bir güneş kadar aydınlıktı,Eses bir güneşti.

yoncaci; (62)
Yıllar yıllar yıllar önce; ülkemizde ilk defa kurulan ikinci ligden ilk defa şampiyon olarak birinci lige çıkan Eskişehirspor, Bursasporla olaylı bir final maçı oynamış, olaylar maçtan yani Eskişehirspor'un birinci lige çıkıp Bursaspor'un ikinci ligde kalmasından günler sonrada devam etmişti. Bu arada Bursalılar 26 plakalı otomobil ve otobüsleri taşlıyorlardı. 18 yaşındaydım ve bunları gazetelerden okuyordum. O sıralar Beşiktaşlıydım, Eskişehir'i görmüşlüğüm yoktu, akrabam ve bir tanıdığımda yoktu, bir anda Eskişehirspor sempatizanı oluverdim ve bir haylide abarttım. O genç yaşımda bana dönek dediler, yuhaladılar... tınmadım. O gün bu gündür kırmızı ve siyahı yan yana gördüğümde bir tuhaf olurum. Eskişehirsporluluk başka bir şey. Yani "müthiş" bir şey.

Baba; (34)
25 yılımı verdiğim, onursal başkanının evine kadar gittiğim, atamdan edindiğim(Babamın etkisiyle) Beşiktaş'dan çok daha mazlum çok daha mahsun ve çok daha halk takımı olduğu için ESKİŞEHİRSPOR. On binler değil, Yeni Bosna Stadı'nda 17 kişinin omuz omuza gelmesinin kutsallığına saygı duyup, önünde eğildiğim için ESKİŞEHİRSPOR. Caddelerini, sokaklarını evim saydığım, bir kentin benim kentim olduğunu bildiğim için ESKİŞEHİRSPOR. Doğuştan almadım belki zehiri, ama; son nefesime kadar seveceğim ESES'İ, ESKİŞEHİR'i... Yetmez mi?

2simsek6; (36)
Stadında maç seyretmeyemi geldiniz diye soran taraftarı olduğu için ES ES liyim..


Caresizim Mecbur Bu Veda

Turcell Super Lige gectigimiz sezon tekrar donen Eskisehirsporumuz, 2. sezonun ilk yarisini 25 puanla 9. sirada tamamladi. Gectimiz sezonun istatistikleriyle bu sezonun kileri karsilastirdigimizda arada cok buyuk bir fark olmasada, Eskisehirsporumuz bu yil dusme hattindan uzak, rahat bir sezon gecirecege benziyor, benziyordu..

Evet benziyordu, taa ki ard arda yasanan sakatliklar ve buna bagli olarak kaybedilen puanlara kadar. Sonu pekte aydinliga cikmayacak bir yola girmis bulunduk. Taraftarlarimizin bir kismi sabir olgularini malesef kaybetti. Onlara gore KOTU olan bu gidisatin tek sorumlusu Riza CALIMBAYdi. Gerekceleri Hocanin vizyon sahibi olmamasi ve takima guzel futbol oynatamamasiydi. Aslinda bir bakima haklilar fakat bu kadar acimasiz elestiriler niye? Bu elestiriler takima zarar vermekten baska biseye yaramaz, yaramadigini bir cok defa gorduk, sanirim bundan sonrada gormeye devam edecegiz.

Diyarbakir macindan sonra Hocamiz cok guzel bir sey soyledi "kisiler gelip gecicidir, aslolan Eskisehirspordur". Yillardan beri bizim felsefemizde bu degil miydi zaten?

Youla krizininde patlak vermesiyle takimimiz bir kac hafta oncesine kadar aklimiza bile gelmeyecek bir kara bulut kumesinin icine girdi. Bunun da sorumlusu Riza Hocaydi, cunku Youlayi o getirmisti ve takimda tutup ondan faydalanmasini bilememisti.

Gectigimiz sezondan beri yerel medya Hocamizi acimasizca elestiriyordu, yonetimden yeterli destegi goremeyen Riza Hocanin tek destegi taraftardi. Yasanan son olaylardan sonra taraftar desteginden de yavas yavas mahrum kalmaya baslayan Riza Hoca`nin sezon sonuna kadar Eskisehirsporda kalabilecegini dusunmuyorum. Cunku olanlar onu hayli yipratmisa benziyor.

Kupada buyuk hedefler pesinde olan ESESimiz Ocak ayi icerisinde istedigi sonuclari elde edemezse ligin ikinci yarisina yeni bir hocayla baslariz. Ya da en gec sezon sonunda Riza CALIMBAY ve Eskisehirsporun yollari ayrilir.

Dilerim bunlarin hic biri olmaz, ligin ikinci yarisinda daha guclu ve basarili bir Eskisehirspor izleriz. Hocamizda bu kadar agir elestirileri, yasadigi bu kotu olaylari haketmedigini, bugunlerde kendisini zor durumda birakan insanlara bir kez daha ispatlar.

11 Aralık 2009 Cuma

Yeter Hocam


Rıza Çalımbay 2 sezondur akmasa da damlayan bir takım yarattı. İnişler çıkışlar olan, her takımdan içerde dışarda puan alabilecek güçte; ancak gerek tecrübesizlik, gerek kadro genişliğinin olmaması bizi orta sıralarda dolanan tipik "Anadolu Takımı" haline getirdi. Zamanla aşılır dedik, 12 yılın pasını atmaktan bahsettik. Yeni stad, zamanla oturacak takım iskeleti ve o meşhur kadro genişliğine artık detayına inmeye gerek olmayan Büyük Eskişehirspor Taraftarı eklenince önümüzdeki yıllarda şampiyonluk sözcüğünü telaffuz etmek şaşırtmamalı kimseyi...

Ancak, bu büyük taraftarın sabrının zorlandığı bir husus var ki, yeter hocam dedirtiyor.

Bugün Eskişehirspor'un Eskişehirspor olmasını sağlayan, yıllar önce kendi şehrinin oyuncularından oluşan bir ekiple sarı-kırmızı-lacivert-siyah-beyaz farketmeksizin galibiyeti hedeflemesiydi.. Her maçtan galibiyet çıkmazdı elbet, ama en azından, evinde oynadığı maçta 1-0 geride dakika 85'te savunma oyuncusu almazlardı o yıllarda.

Bütün şehir kenetlenmiş tek bir sevdanın peşinde koşarken takımın başına getirdiğimiz, kendisine sevdiğimizi emanet ettiğimiz Rıza Hoca, her sezon Beşiktaş'tan 2-3 oyuncu alarak aklınca bizim için günü kurtarıyor, Beşiktaş'ın da taze oyuncularının pişmesine katkıda bulunuyor. Sonra Feridun Düzağaç Radikal gazetesindeki köşesinde Eskişehirspor için Beşiktaş'ın geri dönüşüm kutusu deyince verilecek cevap kalmıyor bize...*

Acı, ama gerçek! son bir buçuk sezonluk periyotta sürekli adı başka bir takımla anılan hocamız, bunun aksini göstermek adına zerre çaba sarfetmiyor. Hatta, Demirören'den hala futbolcu rica ediyor.. Hem de komik bir biçimde : "Tabata size lazım değilse bize verin, çok güzel oynar bizde." Belki kelimesi kelimesine böyle değildi sözler ama sonuç bu.. **

Şimdi, sormak istiyorum, bu sezon bizim hedefimiz nedir? İlk 5 deniliyor. Ama, kolay olmaz ilk 5'e girmek. Ayrıca, henüz olası Avrupa Kupası maçları için yeterli donanıma sahip de değiliz. Dolayısıyla, yönetim yeni stad projesini hayata geçirirken, kurumsallık üzerinde çalışırken (çalışmadıkları aşikar ya, neyse) Rıza Hoca'nın da takımı altyapıdan gelen oyuncularla genişletmesi, önümüzdeki 5 yılın kadrosunu oluşturması daha uygun olmaz mı?

Bu taraftar yıllarca şikayet etmeden alt liglerde sevdasının peşinden koştu, saman alevi gibi parlayıp bir sezon 5. olup, diğer sezon küme düşmemeye oynamaktansa, yine sabredip 1-2 sezon orta sıralarda ligi tamamladıktan sonra inmemek üzere zirveye çıkmayı, istikrarı korumayı tercih eder...

Karar yönetim ve Rıza Hoca'nın...












30 Kasım 2009 Pazartesi

Kader utansın


Yine olmadı. Yıllardan sonra bir maç bari olsa Avni Aker'de kazanmak için çıkmıştık sahaya. Belki onlar da haketmedi bu galibiyeti ama bizim için de galibiyeti hak ettik diyemiyorum. Beraberlik hakkıydı bu maçın. Rıza'nın, takımı böylesine defansif bir şekilde sahaya sürmesine diyecek bir şey yok. 8 tane defansif özellikte futbolcuyla oynadık. Kadro sıkıntısının bu kadar etkili olduğu bir maç olmamıştı bu sezon. Şimdiye kadar hiç Rıza'yı eleştirmedim kadro kurma konusunda. Hep arkasında oldum. Yalnız anlamadığım, geri 4lü de geçen sezon yine Trabzon maçında izlediğimiz, kendisinden bekleneni fazlasıyla veren, hatta kademe anlayışının ileri seviyede olduğunu, ileri çıkışlarını vakitli ve yerinde yaptığını gözlemlediğim Veysel Sarı'nın neden yedek başladığıydı. Ortada Vucko ve El Saka ne kadar doğru tercih kabul edilirse, Nadarevic'in sağ kanatta maça başlaması o kadar yanlıştı. Hatta takımda oynamadık pozisyon bırakmayan kaptan Sezgin'in ön libero çakması gibi oynaması külliyen hatalıydı. Rıza Hoca tutar mı diye oynattı sanırım, ama tutmadı. Murat Önür desen, bir adama bu kadar şans tanınır. Daha ne olsun be Murat! Bu maçta göstereceksin işte kendini. Hiç unutmadığım bir de geçen seneki Gençlerbirliği deplasmanı vardı. Murat'ın hediye ettiği maç. Nedense kaybettiğimiz maçlarda ya Murat sorumlu oluyor ya da takımca sorumlu oluyoruz. Murat'ın niye böylesine hatalar yaptığını anlayamıyorum. Hep niye Sezgin oynuyor diye eleştirdiğim sol bek mevkisinde Murat'ı tek adam olarak görmeme rağmen, bu sefer eleştirmekten alamıyorum kendimi. Yine de yeter artık Murat diyemiyorum, hala beklentilerim var Murat'tan, tabi Rıza Hoca'yı bilemiyorum o ne düşünür.

Maçın kazananı bence Alper Potuk ve Adem Sarı oldu. İkisi de başarılı bir oyun ortaya koydular. İkinci golden sonra takımca bir toparlanma yaşadık ama aralarında Alper ve Veysel de sivrildiler.

Olmadı işte, zaten alternatifsiz bir kadrodan böylesine bir alternatif çıkması imkansızdı. Maç izlerken arkadaşımla tartıştık, Trabzonlu olup GS'yi tutan ama Trabzon maçlarında da kendini kaybeden bir arkadaşım. Dedim ki "Futbolda gerçekleri olduğu gibi görmek istemeyenler vardır, işte bu yüzden gerçekler kişiden kişiye göre değişir.". Fazlasıyla gerçekçi olduğumu düşünüyorum çoğu konuda ama kendine göre gerçeği değiştirenlere karşı ne desen boş, hep kendi gerçeklerini savunur dururlar, sonunda ne olur, seninki yalan kendilerininki yalandan gerçek. böyle bir durumda yalandan gerçeği kabullenip susmak en mantıklısı oluyor. Neyse, biz kendi geçmişimiz ve geleceğimizle gerçeklerle futbolumuzu sürdürelim de başkaları Anadolu takımı gibi görünüp İstanbul'dan paylanmaya çalışsınlar daha iyi...

29 Kasım 2009 Pazar

Trabzon'da çiftetelli

Bugünkü Trabzon maçının önemini söylemeye gerek yok. Takip edebildiğim kadarıyla takımımızdaki eksikler krtik bölgelerde. Sene başından beri en iyi bölgemiz olan hücum hattımızda ciddi eksikler klasik oyun planımızı bozacaktır bu maç için. Doğa'nın orta sahada oynamayacak olması çok kritik -ki B.Ertuğrul dsa yok bu bölgede-, Mehmet Yılmaz'ın hücuma vereceği desteği Kocabey'in sağlayabileceğini düşünüyordum ama o da eksik. Bunun dışında Youla'ya kim destek verecek büyük soru işareti. Burak Yılmaz'ın bu maç için yıldızlaşabilme olasılığı var gözüküyor. Eğer bu görevi fazlasıyla yerine getirirse Fenerbahçe'nin yine ağzı sulanmaya başlar. Şaka bir yana, hücumda en etkili silahımız gününde olan bir Burak Yılmaz olacaktır.

Diğer taraftan Avni Aker'de eksik olan bir tek biz değiliz. Trabzon'un TD'siz neler yapabileceği merak konusu. Herkes Salı gününe odaklanmış durumda. Şenol Hoca'nın gelişi Türkiye için artı olacaktır. Şimdiden hayırlı olsun.

Gollü bir maç olacağına inanıyorum. Maç sonucunda kolbastı mı çiftetelli mi derseniz bu maçta iki takımın da umutsuz bir taraftar topluluğuna sahip olduğunu gördüm forumlarda. Her şeye rağmen maç sonunda çiftetelli oynanacağına inanıyorum.

Trabzon ile Eskişehir taraftarlarının arası maç sonraları limoni denecek kadar kötü olsa da, hep Anaoldu'nun önde gelen iki kulübü olarak birbirlerine desteklerini esirgememişlerdir. Bu maçın geçen seneki maçtaki gibi hakemin sonucu belirlediği maç gibi olmaması dileğiyle...

Tebrikler Kasımpaşa!



23 Eylül 2009 Çarşamba

Bir Pazar Günü Hikayesi



Yine bir haftasonu, maç gününe uyanmanın getirdiği, yılların silemediği tatlı heyecanla hazırlıklar başlar... Duş sonrası giyinip takımın yanına inilir.. Yıllardır yaptığı gibi takım arkadaşları ve teknik ekiple ayak üstü sıcak diyaloglar, kahvaltı derken takım otobüsü gelir. Stada varana kadar elindeki ipod'dan huzur bulduğu şarkıları seçer ve camdan dışarı bakar.. Gidilen stadyum uzakta değildir, varınca otobüsten hemen inilir, soyunma odalarına doğru ilerlerken yıllardır alışılagelmişin dışında bir şeyler olduğunu farketmeye başlar yavaş yavaş... Bugün, yıllar sonra sağdaki değilde sol taraftaki koridora yönelmişlerdir. Biraz yadırgamış olsa da devam eder. Rutin maç günü totemlerini yapar arkadaşları, o da giyinir yavaş hareketlerle..

Bugün bir tuhaflık var ama ne... Isınmak için sahaya çıkmak üzereler, hoca gelir ve kısa ama anlamlı bir konuşma yapar. Daha sonra kaptanlığın da getirdiği psikolojiyle arkadaşlarına moral verir ve galibiyet yemini ederler.. Soyunma odasından çıkmış, merdivenlere doğru yürüyorlar ağır adımlarla.. Sahaya çıkmadan önce herkesin gözü üzerinde. Farkında, ama üzerinde durmuyor fazla..




Ve sahaya ilk çıkış...

Tribünden bir uğultu yükselir tam da sahaya çıkarken.. Bu kez, net bir şekilde üzerine alınır bu tavrı. Önceleri çözemediği gerçeği idrak etmeye başlamıştır.. Yıllarca formasını giydiği takımın stadında çimlere bu kez farklı bir arma için çıkıyor.. Tüm gözler tam da bu yüzden onun üzerinde bugün. Geçen sezon bu sahada aynı iki takım karşılaşırken, rekabetin diğer yakasından bakıyordu güne, bugün ise o bi türlü sindiremediği mağlubiyete sebep olan takımın forması vardı üzerinde...


Bu öykü tadındaki yazıyı uzatıp yayınlamayı düşünmüştüm aslında. Ama sonra, yarım bırakmak belki de daha doğru olur diye düşünüp böylece paylaşmaya karar verdim. Neticede, öykünün devamı 27 Eylül 2009 tarihinde Ali Sami Yen Stadyumu'nda yazılacak. Eski Galatasaraylı Ümit Karan, bu kez Anadolu Yıldızı Eskişehirspor'un futbolcusu olarak bu sahaya çıkıyor.. Eses'e geldiği günden bu yana, henüz sadece (penaltıdan) bir resmi gol kaydetmiş olmasına rağmen, oyun içindeki hırsı ve motive edici tavırlarıyla, idman sonralarında tesislerde genç oyuncularla vakit geçirmesiyle tüm Eskişehirspor Taraftarının sevgi ve saygısını kazandı.

Bu maç elbette Kaptan açısından değişik duygulara sebep olacaktır. Ama inanıyoruz ki, profesyonel bir futbolcunun yapması gereken neyse, 90 dakika içinde onu yapacaktır. Bu nedenle, arkasında stadyumda 1200 , Eskişehir ve diğer çoğu ilde ona sonsuz destek olduğunu bilmesinde fayda var..







Hoşgeldin Esesim'e Ümit Karan...

2 Eylül 2009 Çarşamba

Şapiyonluk yeminim hala durur yüreğimin köşesinde...

Tuhaf geliyor puan durumunun tepesinde, 3. sırada görmek Eskişehirsporumu.. Yaş itibariyle 70li yıllara yetişemedik, dolayısıyla göremedik o Fethi-Nihat-Ender yıllarını... Biz Esesli olduğumuzda henüz bırakın Türkiye'nin en üst liginde yukarılara oynamayı, alt liglerden bir diğerine yükselince sevinir durumdaydık. Evet, aklımızın bir köşesinde hep şampiyonluk özlemi-hayali olmuştu. Fakat, bu durum hayalin ötesine geçememişti yıllardır, bu sezona kadar...




Turkcell Super Lig 2009-2010 sezonu 4. hafta sonu itibariyle Galatasaray ve Fenerbahçenin ardından 3. sıradayız. Dönüp dönüp tekrar bakıyorum sıralamaya ve tebessüm ediyorum her defasında... Genç nesil Eskişehirlilerin hayatında gördüğü en başarılı Eskişehirspor var şu an tabloda.

Şimdilik bizleri mutlu eden bu görüntüye alışmak zaman alacak. Çünkü;

yıl 1969 sezon sonunda 46 puanla şampiyon Galatasaray olurken, sadece 3 puan gerisinde kalan Kırmızı Şimşekler 43 puanla 2. sırada tamamlıyor ligi. Buruk bir sevinç oluşuyor kalplerde...

sonraki sezon sonu, yıl 1970, bu kez şampiyon 44 puanla Fenerbahçe olurken 37 puanlı ESES ligi yine 2. sırada tamamlıyor.. 2 sezon arka arkaya ipi 2. sırada göğüsleyen Eskişehirspor taraftarları bağrına taş basarak, henüz yolun başındayız cümlesini teselli amaçlı kullanıp beklemeye başladı, er yada geç gelecek olan şampiyonluğu...

artık beklentilerin giderek arttığı yıllardan 72 senesinde ligi çok talihsiz bir şekilde yine Galatasaray'ın 3 puan arkasında 39 puanla 2. sırada tamamlarken, 1. galatasaray ve 4. beşiktaşın sezon içinde attığı gollerin toplamından 1 fazlasını atıyor ama yine şampiyonluk sevinci kursaklarda kalıyor..




Bundan sonraki yıllarda, beklenen başarı bir türlü gelmeyince düşüşler başlıyor ve hatırlamak istemediğimiz yıllar gelip geçiyor... Yıl, şimdi 2009, sezon başı itibariyle 3. sıradayız. Zaman ne getirir bilinmez ama zaman alacak buna alışmamız kesinlikle... Yıllarca hep anlatılan efsane taraftarın efsane oluşu biraz da, şampiyonluk yaşamamasına rağmen inatla mutlu sona en çok inanan taraftar oluşundandır..

Artık, geçmiş yıllardan tecrübeyle daha mütevazi yaklaşıyoruz duruma. Ama herkesin içten içe beklediği, başarı sayılabilecek tek gerçek var, şampiyonluk... Beklemeye devam ediyoruz, belki şimdi, belki bir kaç sezon sonra yaşayacağımız, belki de hiç bir zaman yaşayamayacağımız o güzelliği..

30 Ağustos 2009 Pazar

Hedefe Doğru #3

Eskişehirspor sahasında maç kaybetmeme alışkanlığını devam ettiriyor. Bunun yanında deplasmanda 3 puan alamama hastalığımızı da unutmamak lazım. Antalyaspor maçından önce spor otoriteleri tarafından favori gösterilmiştik. Açıkçası bu beni rehavet açısından biraz korkutmuştu. Maçın daha başında Kerim Zengin'in uzaktan şutu El Saka'ya çarpınca yön değiştirerek maç boyunca İBB maçındaki gibi önemli gol pozisyonlarını kurtaran İvesa'yı şaşırttı. 10. dakikada Burak Yılmaz'ın kullandığı köşe vuruşunu Mehmet Yılmaz çok güzel bir dokunuşla gole çevirdi. Beraberliği erken bulmamız bizi rahatlattı. Burak Yılmaz'ın şutunu tamamlayan Youla ile 2-1 öne geçtik. İlk yarıda takım olarak iyi oynamamıza rağmen ikinci yarıda skoru koruma psikolojisi ile geri çekildik. Antalyspor'a ikinci yarıda çok pozisyon verdik. Youla ise İBB maçında bir çapraz pozisyonda yaptığı kötü vuruştan 1 hafta sonra karşı karşıya yine kötü bir vuruşla topu auta atınca Beşiktaş'tayken son vuruşlarını eleştiren arkadaşlarıma hak verdim. Biraz da heyecanına veriyorum. Ama yine de olsun, gol atsın da her hafta isterse 10 kaçırsın.

Genel anlamıyla iyi oynamadığımız bir maçı kazandık ve namağlup olarak maç fazlasıyla 3. sıraya yerleştik. Trabzonspor-Bursaspor maçının olası sonucuna göre bu haftayı böyle kapatma olasılığımız da yüksek açıkçası. Geçen sezon çoğunlukla iyi oynayan ama kaybeden bir takım görüntüsündeydik. Hedefe ulaşabilmek için kötü oynadığınız maçlarda da 3 puan alabilme yetisini kazanmalısınız. Sivasspor başarılı olduğu geçen iki sezon boyunca kaç maçı mükemmel oynadı da kazandı? Ama lig sonunda kendisinden beklenmeyen yerlerdeydi. Önümüzde milli maç arasından sonra önemli bir viraj var. Bu virajı güvenli dönebilirse Rıza Hoca, takım yolda kalır. Ama çok hızlı girerse viraja yoldan çıkıp uçuruma yuvarlanmak an meselesi. Ben bu yüzden Gençlerbirliği maçını çok önemli görüyorum. Kazanırsak, hatta kaybetmezsek direncimizi sağlamlaştırır, ilerleyen haftalara daha oturmuş, güveni yerine gelmiş bir takım olarak gireriz. Kaybedersek deplasman fobisi devam eden bir takım olma alışkanlığımızı üzerimizden atmamız çok zaman alır. Bu da hadefe doğru bizi zor duruma sokar.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Volkan Yaman ESES'te

Bugün anlaşma sağlandı en sonunda Volkan'la. Kiralık olarak değil bonservisi ile geldi. Eskişehirspor'un en zayıf bölgesi defans hattıydı. Volkan Yaman transferi ile Sezgin'in de kendi mevkisinde oynayabilecek olması yaşadığımız sıkıntıları kısmen çözecektir. Batuhan söylentileri de devam ediyor. Geçen sezona göre alternatifi daha bol bir takım kurduk. Bakalım son güne kadar başka bir transfer gerçekleşecek mi hepbirlikte göreceğiz.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Hedefe Doğru #2

Geçen sezonun ilk maçıydı. İBB ile Olimpiyat'ta oynayacaktık. Kendi imkanlarımızla maça gitmemiz imkansızdı. Gitseydik de nasıl dönecektik ki? En iyisi otobüs tutalım dedik. EStanbul'dan Eskişehir'e, Bursa'ya, İzmit'e nasıl gidiyorsak bu da öyle olacaktı. Biz gurbettekilere her yer deplasman sonuçta. Listemiz dolmuş 3 otobüs olmuştuk bile. Biraz erken buluşalım Taksim'de dedik. Kasımpaşa Stadı'nın önünden hareket edecekti otobüslerimiz. Anıttan Odakule'ye doğru yürüyüşümüz başlamıştı "bir baba hindi" ile. Tezahüratlarımızla tüm EStiklal inliyordu artık. Yaşlısından gencine, yerlisinden turistine herkes ellerinde kameralar, bu en özel taraftarı kaydediyordu her zaman izleyebilmek için. En ufak bir tatsızlık bile olmadan otobüslere biniyorduk. Maç 0-0 sonuçlanmış, 12 yıl aradan sonra süper ligde ilk maçımızda futbolun en önemli meyvesini, golü görememiştik. Zaten o stadda izlediğim toplam 3 maçta Eskişehirspor adına henüz gol sevinci yaşayamadım ne yazık ki. Bir soğukluğu var. Isınamıyorum. Şampiyonlar Ligi Finali de olsa kolay kolay ısınamayacağım herhelde.


Bu sezon artık gelenekselleşen EStiklal yürüyüşümüzle başladı yine organizasyonumuz. Yukarıda anlattıklarıma "ESpana" da eklenince "Türkiye Liglerinin İlk Orkestrası" coşuyordu. Coştukça etrafındakileri de coşturuyordu "Kırmızı Şimşekler". Geçen sezonun getirdiği deneyimle daha bir renkliydi artık EStiklal. Daha bir kırmızıydı...

Maça kısaca değinecek olursak;

İBB çok diri bir takım. İlk 15-20 dakika çok baskılı oynadılar. Sonraki süreçte oyunu az da olsa dengeleyebildik. Bana göre maçın adamı da olan İvesa ilk dakikalarda çok kritik kurtarışlar yaptı. İleride Youla-Mehmet Yılmaz-Ümit Karan üçlüsü, orta alanda Ragıp-Bülent Ertuğrul-Bülent Kocabey, geride ise Murat Önür-Vucko-El Saka-Koray ile başladık. Orta alanda Doğa'nın eksikliği çok hissedildi ilk yarıda. Şişirme toplarla Ümit Karan ve Mehmet Yılmaz'ın topu indirerek pozisyon hazırlamasına yönelik bir taktiksel anlayış vardı sahada. Yalnız havadan gelen toplar İBB defansı tarafından kolaylıkla karşılanınca ikinci topları orta alanda sayıca eksik olmamız yüzünden alamadık. İkinci toplar İBB'de kalınca ve zaten sayıca eksik olan orta alanımızda "bana karışmayan bin yaşasın" modunda oynayan Ragıp ve defansif yönü neredeyse sıfır olan Bülent Kocabey olunca Bülent Ertuğrul bu yükü daha fazla kaldıramadı. İlk yarıda bu yüzden çok atak yedik. Defans hattında da kronik hastalığımız haline gelen hatalar olunca iş İvesa'da bitti. Eğer başka bir kaleci olsaydı ilk yarı 2-3 farklı mağlup duruma düşebilirdik.

İkinci yarıya daha hızlı başladık. Burak Yılmaz'ın da oyuna girmesi hücum hattına hareketlilik getirdi. Ayağımızda daha fazla top tutmaya başlayınca gol yollarında daha etkili olduk. Burak Yılmaz'ın oyuna girdikten sonra kullandığı iki serbest atış da tehlikeli oldu. Sergen Yalçın'ın oynadığı sezon hariç yıllardır bu taraftar duran top organizasyonlarından gelecek gollere hasret. Burak Yılmaz sürekli oynarsa bu sorunumuz bu sezonluk çözülecek gibi. Ayrıca ikinci yarı oyuna giren genç futbolcumuz Alper Potuk bana göre çok iyi oynadı. Bir pozisyonda sağ kanatta iki kişiyi eksilterek Youla'nın önüne çıkardığı top eğer Youla iyi değerlendirebilseydi gol olabilirdi. Ümit Karan'ın son dakikalarda karşı karşıya kaçırdığı pozisyon ve İvesa'nın kurtardığı son pozisyon maçın geçen sezondaki gibi 0-0 bitmesine neden oldu.

Not: Bu yazıyı besin zehirlenmesi geçirip geç yazmama neden olan Stad önündeki köftecilere selam olsun.

16 Ağustos 2009 Pazar

Hedefe Doğru #1

Eskişehirspor ile Bursaspor arasında oynanan tüm maçlar zevkli ve bir o kadar da heyecanlı olmuştur her zaman. Bir "Anadolu Derbisi"dir aynı zamanda. Geçen sezon ilk haftalardaki kötü sonuçlar sonrasında Bursa'da aldığımız galibiyetle çıkışa geçmiştik. Eskişehir'deki maçta ise 2-1 yenilirken 3 golü de bizim atmamız ilginç bir olay olarak tarihe geçmişti. Bunun yanında tuhaf bir tesadüf olarak aynı gün Paf takımımız da kendi kalesine 2 gol atarak 2-2 berabere kalmıştı.

Sezon açılışı yapmadığı için bu hafta ilk kez seyircisinin önüne çıkan Eskişehirspor bu tesadüflere yer vermemek için çıktı sahaya. İlk 20 dakika baskılı bir oyun ortaya koyduk. Ardından Bursaspor oyunda dengeyi sağladı. Youla'nın biri penaltıdan attığı iki golle 2-0 öne geçtik. Hazırlık maçları sonrasında ofansif olarak sorunumuzun olmadığını fakat defansif anlamda eksik olduğumuzu hocamız da dile getirmişti. Bu sezon maçlarımız bol gollü geçecek gibi. Bursaspor'un 2-0'ın ardından 2-2'yi yakalaması Eskişehir Atatürk'te yine o kötü şansın geldiği izlenimini verse de 3-2 olduğu anda rahatladık. İlk dakikalarda ve 3-2'den sonra kaçırdığımız pozisyonları değerlendirebilseydik çok daha farklı olurdu. Taraftarımızın da açık tribünde atkılarıyla ESES yazması ayrı bir güzelliğiydi maçın. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, Sercan'ın attığı golden sonra taraftarlarımıza yaptığı hareket hiç yakışmadı kendisine. Bu kafayla giderse adının anıldığı takımlar kendisi için rüyadan öteye gidemez. Sporcu sadece sportif başarısıyla değil saha içindeki duruşuyla da profesyonelliğini yansıtmalıdır. Maçın bu şekilde bitmesi ile TRT-1'deki Stadyum programında siyah-kırmızı renkleri Eskişehirspor adına görmüş olduk.

Eskişehirspor'un bir hedefi olmalı demiştik. Bu sezon ilk 10 hedef olamaz. Geçici hedef olarak Avrupa Kupaları'na katılmak ya da Türkiye Kupası belirlenebilir. Bunun yanında kurumsallaşma hamleleri??? devam etmeli. İlk basamak hızlı çıkılmalı ki 3 tane 2.lik ve ardından gelmeyen şampiyonluğun (Alt liglerin camia üzerinde yaşattığı gerilimi saymıyorum bile ki en önemlisi odur. Başka bir başlık altında inceleriz.) camia üzerinde oluşturduğu gerilim azalsın. Süper Lig'de 3 kez 2. olmuş, Türkiye'de ve Avrupa'da birçok başarılara imza atmış bir takımın nihai hedefi hiçbir zaman daha aşağıda olamaz; olmamalıdır da. Bu sezon başında kulüp ve kamuoyu tarafından belirlenen hedefler geçici hedeflerdir. Kurumsallaşma hamleleri??? tamamlanana kadar bu geçici hedeflerin hızlı bir şekilde sonuçlanması gerekiyor.

Merak edenlere duyurulur: 2. hafta sonunda şampiyonluk umudumuz matematiksel olarak hala devam ediyor...

9 Ağustos 2009 Pazar

O anlar bizimdir

Hayatımızda O anlar o kadar fazla ki, bazılarının değerini anlamak zor, anlayınca da yaşamak o kadar değerli oluyor. Bugün binlerce Eskişehirli'nin, Eskişehirsporlu'nun hissettikleri O an'da aynı duygular olacak...

Yıllar önce Atatürk Stadı'na girmek için yollar arayan, stadın demir parmaklıklarının arkasından içeriyi görmeye çalışan o çocukların bugün, bir kısmı sezonun ilk maçına deplasman otobüsüyle gitmenin gururunu yaşarken, diğerleri de radyo başında hayattan kopuk bir 90 dakika yaşayacaklar. O anlar onlar için o kadar değerli olacak ki, her kalbin heycanı sanki tek yürekmiş gibi Eskişehir'de hissedilecek.


Bunlar geçen sezon Eskişehirspor'un 12 yıllık hasretini giderdiği sezonun ilk maçı öncesinde duygurlarımıza tercüman olan sözlerimizdi. Aradan 1 sezon geçti, Esesimiz Süper Lig'e tutundu, ama biz Eskişehirsporlu'lar, O anlar'ın değerini bilen büyük taraftarlar, heyecanımızı kaybetmeden geldik bugüne de, hatta hiç olmadığı kadar umut dolu olarak.

Umut doluyuz, sadece sezon sonunda puan tablosundaki konumumuz değil bizim umudumuz, biz gerçek Eskişehirspor ruhunun yavaş yavaş geri döndüğünü hissetmenin heyecanı içindeyiz. İlk yıllarımızda şampiyonluğun ne demek olduğunu bile bilmeyen, oynadıkları oyundan zevk alan ve tüm Türkiye'ye bu zevki tattıran ama şampiyonluğu son haftada kaçıran bir takım ruhunun geri döndüğünü görmektir bizim umudumuz. İnanıyoruz ki Eskişehirspor için başarıdan geçen yol da bu yoldur.
Bugünü görmek için çok çalıştık, çimsiz sahalardan, tribünsüz stadlardan geçtik, türlü söylentilere göğüs gerdik, çoğu takımın yaşamadığı şeyleri yaşadık. Evet yaşananlar hep tecrübe oldu, O anlar'ın değerini arttırdı, aynı bir insanın yaşamı gibi.

Bugün 09.08.2009, saat 21.00'da O an'ın heyecanını hep birlikte, tek yürekte paylaşacağız yine... Kimsenin karışamadığı o duyguyu yaşamanın gururuyla, yeni sezonumuzun camiamıza hayırlı olmasını diliyorum.

4 Ağustos 2009 Salı

Açığın Üstü

Eğer geçici bir çözümse ki bahsi geçen yatırım maliyetini düşününce pek geçici olacağa benzemiyor, şimdiki halini düşündüğümüzde kabul edilebilir belki. Ancak uzun vadede bu şekilde kullanılacaksa taraftarın yarasına ilaç olacağa benzemiyor. Taraftar kapalıdaki mevcut direklerin çağımız stadyumlarına yakışmadığı için kaldırılmasını isterken yeni yapılacak bir projede ortada direklerin kullanılması halen olaylara bakış açısının değişmediğini gösteriyor.

Kişisel düşüncem yapılacak projenin her ne olursa olsun açığın şu anki halinden daha iyi olacağıdır. Ancak proje yapılırken daha uzun sürelerde kullanabileceğimiz şekilde düşünülseydi daha iyi olurdu. Kanımca yapımına başlanacak tarih olan 2010 yılına kadar projenin bu hali iyileştirilecektir.

Yenilsen de Yensen de Videoları





1 Ağustos 2009 Cumartesi

Yenilsen de Yensen de

NTVspor'da yayınlanan ve 3 İstanbul kulübünün taraftarlarının konuk olduğu, Bağış Erten ve Banu Yelkovan'ın hazırlayıp sunduğu Yenilsen de Yensen de programına artık Anadolu Kulüpleri'nin taraftarları da konuk olacak. Yeni yayın döneminde haftada 2 program olması planlanıyor. Hafta içi daha çok futbolun, hafta sonları ise taraftar olgusunun işlenmesi düşünülüyor. Aslında ben bir Eskişehirsporlu olarak futbolu konuşmaktansa taraftar organizasyonlarını, medyanın ve kurumların taraftarlara bakış açısını ve taraftarların yaşamış oldukları sıkıntıları dile getirmeyi daha çok önemsiyorum. Çünkü taraftarların söz haklarının olduğu başka bir progam yok. Ayrıca dilimizin döndüğü kadar Eskişehirspor'un dünü, bugünü ve geleceği hakkında da konuşmaya çalışacağız. Yeni formatta her programa farklı takımları temsilen yaklaşık 8-10 taraftar konuk olacak. Bu ortamda herşeyin detaylı konuşulması tabi ki imkansız. Fakat taraftarlar ve futbolseverler adına en azından farklı bir gündem oluşturacak bir program olacağını düşünüyorum. NTVspor ekibine de bu programa Anadolu Kulüpleri'nin taraftarlarını da davet ettikleri için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Eskişehirspor camiasını yakışır bir şekilde temsil edebiliriz umarım.

Not: Eskişehirspor taraftarlarını temsil etmek için katılacağım ilk program 3 Ağustos 2009 Pazartesi akşamı saat 20:30'da.

31 Temmuz 2009 Cuma

TBMM 90. Yıl Kupası


Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden yapılan açıklamada, TSYD Ankara Şubesi Dörtlü Futbol Turnuvası'nın adının bu yıl için Mustafa Kemal Atatürk'ün Milli Mücadele'yi başlattığı İstanbul'dan Samsun'a çıkışının 90. yıl dönümünü anısına “TBMM 90. Yıl Kupası” adıyla yapılacağı bildirildi.

Turkcell Süper Lig takımlarından Gençlerbirliği, Ankaragücü, Ankaraspor ve Eskişehirspor'un katılacağı TBMM 90. Yıl Kupası karşılaşmalarının, 31 Temmuz-1 Ağustos tarihlerinde Ankara Yenikent Asaş Stadı'nda oynanacağı belirtilen açıklamada, final maçının 1 Ağustos Cumartesi günü Ankara 19 Mayıs Stadı'nda yapılacağı kaydedildi.

Açıklamada, maçların TRT'den canlı yayınlanacağı ve şampiyon olan takıma birincilik kupasının TBMM Başkanı Köksal Toptan tarafından verileceği ifade edildi.

Kaynak: AA



Turnuva bugün başlıyor. Saatler 17.25 dediğinde, TRT3 karşısına geçip aylar sonra takımımıza bir nebze de olsa kavuşmuş olacağız. Yeni transferler, yeni formalar, yeni heyecanlar... Hepsinin yanında bir de turnuvaya özel bir durum: açılış maçı olan Eskişehirspor - Ankaraspor maçını bayan hakemler yönetecek. Merakla bekliyoruz.

Her ne kadar takıma kavuşmak tüm kupalara bedel olsa da, sezon öncesi bir şampiyonluğa da hayır demez kimse pek tabi...


28 Temmuz 2009 Salı

Kamp, transfer, hazırlık maçı üçgeninde bir 10 numara yorumu

Türkiye'de Bolu'da gerçekleştirilen kampın ardından, yutdışında gerçekleştirilen kampın son ayağı İsviçre'den döndü takımımız. Şimdi lig öncesi son hazırlık maçlarımızı Ankara ekiplerine karşı oynayacağız. 43. TSYD Ankara Şubesi Futbol Turnuvası TBMM 90. Yıl Kupası adıyla planlanan turnuvada açılış maçı 31 Temmuz'da Ankaraspor ile Esesimiz arasında oynanacak. Saat 18.00'da başlayacak karşılaşma, hiç beğenmediğim, taraftarlar için soğuk bir ortam olan Yenikent ASAŞ stadında oynanacak. Diğer yarı final mücadelesi niteliğindeki maç saat 20.00'de renkdaş Gençler ile Ankaragücü arasında ve yine Yenikent ASAŞ stadında. 3.lük maçı ile final maçı ise 19 Mayıs stadında oynanacak. Yeni çimlerini merak etmiyor değilim 19 Mayıs'ın. Neyse, diğer yandan Vassel'i merak edenler olabilir, oynaması zormuş söylemeden geçmeyelim.

Bense tamamen bizim defans hattını merak ediyorum. Orta alanda oyun kurucu eksikliğimiz de cabası. 10 numara tabirini oldum olası sevmemişimdir. 10 numarayı kim bulmuş ki biz alalım. Ayrıca baktığınızda Barcelona'da bile 10 numara yok, var diyen olursa kim diye sormak isterim. Yani bizim 10 numara tabirini verdiğimiz bir 10 nuamara hiç bir kollektif anlayışta yok ki! BJKlılar ağlıyorlar Delgado'suz 10 nuamrasızız diye, bense hiç kafaya takmıyorum. Ofansif, sadece hücumda değil, savunmada da rakibi bozan hareketlere sahip bir orta saha bence 10 numaradan çok daha ötedir. Bu anlamda Ragıp'ın önüne konacak böyle bir oyuncu Esesimizi çoşturur. Doğa'nın 1.Lig'deyken bu tür oyunlarına şahit olmuştuk. Süper Lig'de ise sadece GS deplasmanında oynadı bu oyununu Doğa. Bakarsınız bu sene bu misyonu yerini getirir. Ben umutluyum Doğa'dan. Şans verilmesi gereken isimlerden.

Yıldıray'ın gelmesi bu mevkideki oyunun tek tarafı için çok olumlu. Ofansif yapısı ile gol yollarını rahatlatır, dğer yandan savunmasız maç kazanılmayacağını Rıza Hoca ligdeki en az 10 takımın TD'lerinden daha iyi bildiğinden eminim. Geçen seneki saçma puan kayıpları hep defans yüzünden değil miydi? İşte diyorum benim asıl merak ettiğim mevkidir defans. Belki Ankara'da olursam maçları canlı izleme fırsatı yakalayacağım. Olmadı buradan herkese duyuralım maçları TRT'den izleyebilirsiniz siz de.

Yöntemimizin transfer çalışmalarını bu sene de hiç beğenmedim. Hala Poljak, Lovrek ve diğer bir iki yabancı konusunda bir gelişme var mı bilmiyoruz. En az 7 yeni oyuncu denildi, göstermlik olarak 7 sayısı bulundu -Youla dahil- ama kaçı ilk 11'e transfer edildi ki! Nokta transfer anlayışı zaten yok takımda. Hazırlık maçlarında alınan sonuçlara bakıp ilk 6 hedefimiz demek neye benziyor biliyor musunuz? 1 yıl önce bilançolarda kar yazıp, gerçeği görmek istemeyen bankaların, krizi hissetmesine rağmen, güllük gülistanık tavırlarını korumasına benziyor. Sonları ise malumunuz. Aman! Bizim sonumuz benzemesin diyelim.

Belki de uzun sürelerde buralara yazı yazma fırsatım olmayacak bundan sonra. Malum vatani görevimiz her şeyden üstün. Gelince yine buluşuruz. Sevgiler...

23 Temmuz 2009 Perşembe

Sana Kızmıştık

Batu bizim değerimizi geç anladı, biz de Batu'nun değerini. İlk geldiğinde ne yalan söyleyeyim kırgındım içimden yönetime. Biz pilot takım mıydık ki? Neden sorunlu birini idare etmek zorundaydık? Bir de kucak dolusu para ödeyerek... Sonra baktık ki pilot olan biz değilmişiz aslında. Batuhan açmış kanatlarını bizi uçurmuş sezonun ikinci yarısında. Üstelik hem kendisini hem de bizi sıkıntıya sokacak büyük hatalar yapmış olmasına rağmen. Üzüldük, kızdık, kadro dışı kalınca tehlike çanları yeniden çalmaya başladı. Sonra affettik. Bir anda attığı gollerle ve yaptığı jestlerle hem gönlümüzü kazandı hem de bizi ligde bırakan neferlerimizden biri oldu. Sana kızmıştık BatuGol ama "MIŞTIK." Bu formanın değerini bilenler asla unutulmaz. Değerini bilmeyip de bilenleri satanlar da unutulmayacak....

"Eskişehirspor'a gelmek için bir çok girişimlerde bulunduğum gibi, kendi açımdan da bir çok fedakarlıkta bulundum. Geçen seneden kalan alacaklarımı sildiğim gibi, Eskişehir'de oynayabilmek için yeni sezon ücretimden de ciddi indirimlerde bulundum. Fakat benim attığım adımlara karşı maalesef Eskişehirspor Yönetim Kurulundan uzunca bir süre hiç bir gayret ve karşılık gelmediği için çok üzülerek, Eskişehirspor'a gelemeyeceğimi gördüm.

Eskişehirspor taraftarının konuyu bilmesini ve bu büyük taraftara karşı sevgimin ve saygımın hala devam ettiğini bilmesini isterim"*

*Batuhan'ın www.eskisehirspor.com'a yapmış olduğu açıklamadır.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Burak Yılmaz Transferi

Burak Yılmaz ile 1 yılı kiralık olmak üzere opsiyonlu olarak 2 yıllığına anlaştık. Yönetim bu sezon gerçekten ihtiyaçlara yönelik transferler gerçekleştiriyor bence. Geçen sezonki gibi amaçsız transferlere bu sezon listesinde yer vermiyor. Takıma faydalı olabilecek, kendini ispatlamış isimler ile anlaşılıyor. Burak Yılmaz transferi sağ açıkta Serdar'ın istikrarsız performansından kaynaklanan sorunların giderilmesi adına çok iyi oldu. Serdar çok istekli oynuyor. Fakat bazı maçlarda parlamasına rağmen iyi performansını tüm sezona yayamıyordu. Burak Yılmaz transferi ile rekabet ortamında onun da kendisini Koray gibi geliştireceğine inanıyorum. Her ne kadar Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi alternatifi bol kadrolarda isteneni veremese de Antalyaspor ve Manisaspor'da başarılı olmuştu. Kendisine profesyonel anlamda dikkat ederse burada da başarılı olacağına inanıyorum.

Not: Eskişehir'in gece hayatı çok hareketlidir. Galibiyetlerden sonra eğlenmek herkesin hakkı. Ama kötü performans sergileyip eğlenmeye gidenlere duyurulur: Gittiğiniz mekanlardakilerin %90'ının Eskişehirspor taraftarı olduğunu unutmayın. Aman dikkat...

10 Temmuz 2009 Cuma

'26' yakışır sana

Hidayet Türkoğlu yeni takımı Raptors ile sözleşmesini imzaladı. Basın toplantısında takımı neden seçtiğini ve ne kadar mutlu olduğu konusunda kısa bir açıklamada bulunmuş. Bu arada asıl dikkatimi çeken Hedo'nun Raptors'ta 26 numarayı giyeceği. Neden 26 onu bilmiyorum ama ben çok beğendim, çok da yakıştırdım. Değişiklik iyidir zaten, 15 olacağına 26 olsun. Bu arada Magic'te Carter 15 giyecekmiş, bakalım Hedo'nun 15 numarasının ağırlığını kaldırabilecek mi?

Bundan sonra söylenmesi gereken tek şey var; 26 numaralı forman hayırlı olsun, Başarılar Hedo!

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Hadi iddaya girelim Harry!


Arada bir takip ettiğim bir blog var. Geowyns. 6 Temmuz'da yayımladığı yazısında Harry Kewell'ın röportajından alıntıda bulunmuş, ben de oradan ulaştım röportaja. Kewell demiş ki;

"If anyone wants to say their fans are better (than Galatasaray's), I would bet money that they are not."

Yani; Takımının taraftarının Galatasaray taraftarından daha iyi olduğunu söyleyen birisiyle, öyle olmadığına dair iddaya girerim demiş. Hatta röportajda GS taraftarının tutkusunun daha önce rastlamadığı kadar iyi olduğundan bahsetmiş.

Bir GSli için ne kadar güzel sözler. Tabi bir oyuncunun kendi takımına böyle sahip çıkması da çok güzel bir şey. Normal karşılarım böyle bir durumu normal şartlarda ama Liverpool gibi bir takımda oynamış bir oyuncunun böylesine avanakça bir yorumda bulunmasına sadece güler geçerim, ki bizim taraftarı, Beşiktaş taraftarını falan saymıyorum bile. Hadi hep beraber gülelim.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Yüksek Eskişehirsporluluk Bilinci

Esesim Ailesi olarak son günlerde Blog İdman Yurdu tarafından gönderilen reklamlarda sadece 4 takımın adının geçmesi yüzünden reklam bölümünü kaldırma kararı aldık. Sonuçta konusu Eskişehirspor olan bir blogda sadece 4 takıma yönelik bir reklamın yayınlanması bizim tribün kültürümüzle ters düşmektedir. Bu projeye başlarken reklam gelirlerinin tamamını taraftar organizasyonlarımız için kullanacağımızı belirtmiştik. Fakat ESESİM yazısının altındaki bir reklamda Eskişehirspor haricinde sadece 4 takımın isimlerinin ve amblemlerinin geçmesi bize yakışmaz. "Yüksek Eskişehirsporluluk Bilinci" çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz bu eyleme tüm okuyucularımızın ve Blog İdman Yurdu ekibinin saygı duyacağını umuyorum. Bizler için Eskişehirspor sevgisi herşeyden üstündür. Blog İdman Yurdu ekibi isterse blogumuzu listesinden kaldırabilir. Biz endüstriyel futbola karşı olan her türlü projeye varız. Bu sadece Eskişehirspor çığırtkanlığı da değildir. Her takıma eşit hakların verilmesi gerektiği düşüncesiyle, tüm takımları içeren bir reklam olsaydı bunu seve seve blogumuzda yayınlardık. Çok değer verdiğim birinin sözüyle yazımı bitirmek istiyorum:

"Diğer takımlar tutulur. Eskişehirspor'a aşık olunur." Tıpkı yukarıdaki fotoğraftakiler gibi..........

27 Haziran 2009 Cumartesi

Ümit Karan İmza Töreni

Ümit Karan'ın imza töreni tüm taraftarlarımıza açık olarak Atatürk'te yapıldı. Saat 18.00'de başlayan törende Karan 3000 dolayında taraftarımızla buluştu ve bu töreni Lig Tv de canlı yayınla ekrana getirdi. İmza töreninde konuşan Başkan Halil Ünal Ümit Karan ile anlaşırken kendisinin "Galatasaray ile aramdaki sorunları çözün bu büyük camiaya seve seve gelirim." dediğini, açığın üstünü kapatmak istediklerini fakat bunun için desteğe ihtiyaçlarının olduğunu söyledi. Belediye başkanımız destek verdeği takdirde elimde çok güzel projeler var dedi. Yılmaz Büyükerşen ise destek olacaklarını teyid etti. Youla için Fransa'ya gidip bonservisini alıp döneceğini, sezon açılışının bu sezon için bedava olacağını söyledi. Ayrıca stoper ve orta sahaya kaliteli takviyeler olacakmış. Takım otobüsünün yenilenmesi de gündeme geldi.

Ümit Karan, Youla, El Saka ve Ragıp transferleri gayet iyi. Batuhan için de Beşiktaş 1 sezon daha vize verirse çok iyi takım oluruz. Forma yarışı özellikle forvet hattında çok kıran kırana olur. Ayrıca Adem Sarı ve Veysel Sarı kaliteli, genç ve dinamik olarak değerlendirilebilecek transferlerimiz. Stoper ve orta saha için düşünülen transferler de kaliteli olursa bu sezon daha iyi yerlerde olabiliriz. Taraftarlarımızın açığın üstünün kapatılması için başkana yaptığı baskı da sonuç vermiş. Açık tribünde 15000 kişi aynı anda bağırıyor fakat ses karşı taraftan duyulamıyordu. Açığın üstünün kapatılması çağ dışı kalmış tribünlerimize biraz olsun konfor da getirecektir. Karlı ve yağmurlu havalarda o taraftar ne çileler çekiyor bir bilseler. Açığın üstünün kapatıldığı gün hayallerimiz gerçekleşmiş olacak. Gittiğimiz stadlarda imrenerek baktığımız tribünlerin standartlarında olmasa da bu taraftar bunu çoktan haketmişti.

Ne de güzel demiş şair:

Karanlık Günlerin Geride Kalsın
Ümitlerin ESES ile Essin
Hoşgeldin Ümit Karan

26 Haziran 2009 Cuma

Ümit Karan transferi


GSli arkadaşlar için tam bir hayal kırıklığı Ümit Karan. 1-2 sene dışında formda olduğu, takımın zirvesine yerleştiği anlar çok az. Bu 1-2 sene yeter mi GS taraftarına bilemem. En azından ilk geldiği sene şampiyon takımın ilk 11 forvetiydi. Bunu görmezden gelmemek lazım. Geçen seneler içinde takımda değerinin bilinmediği bir gerçek. Şampiyon olunan sezonlarda bile hep arka plana iteklenmiş bir oyuncu olarak kaldı GS'da. 2 sene önce Avrupa takımları peşindeydi, şimdi 33 yaşında EsEsimiz'e imzasını atacak. Türkiye çapında bir oyuncuyu kadroya katmanın verdiği gururu yaşıyoruz elbette. Eminim Sivasspor'dan, Kayserispor'a kadar her takımın taraftarının kendi takımlarında görmek istediği bir oyuncu Karan. Bu bize daha bir mutluluk veriyor.

Karan Eskişehirsporlu artık. Bunu gönül rahatlıyla söylemek çok güzel. Eses için atacak gollerini. Aslına baktığınız zaman, Karan daha önce Esesimiz için ilk golünü atmıştı zaten. Geçen sezon Atatürk'te oynadığımız ve GS'a karşı 4-2 galip geldiğimiz maçı hatırlayalım. Murat Önür'ün füzesinde Ümit'in her ne kadar şanssızlıkla olsa da klas vuruşuyla köşeyi gördüğü golü. Bu gol Ümit Karan'a yazıldı ve böylece Eses için ilk golünü atmış oldu. Bundan sonraki gollerini 2 den başlayarak sayalım lütfen.

Herkese hayırlı olsun. Hoşgeldin Karan 99!

Bu arada Bülent Abimizin Akarbaşı'ndaki yazısını okumadan geçmeyin.

23 Haziran 2009 Salı

Başkanın Ağzından

Başkan Halil Ünal katıldığı bir spor programında özetle şunları söyledi:

-Ümit Karan ile 3 yıllık anlaşma sağlandı. Kendi kulübü ile olan küçük pürüzlerin giderilmesi bekleniyor.

- Batuhan için Kulüpler Birliği toplantısından sonra Demirören ile görüşeceğim, kendisi takımdan ve şehirden çok memnun ve kalmak istiyor.
- Youla ile 2 yıllığına anlaştık. Yarın belgeleri geliyor. Anderson'u gönderip yerine bir yabancı forvet daha almayı planlıyoruz. Böylece forvet hattımız önümüzdeki sezon bu şekilde olacak.

- Engin Baytar için İlhan Cavcav 2 milyon Euro istiyor. İndirim yapılması için görüşmelerimiz devam ediyor.

- Yeni stad için TOKİ ile anlaşma halen sağlanmış değil. Fakat Atatürk Stadyumu'nda yenileme çalışmalarımız olacak. Açığın üstünü kapatacağız.

- Yeni sezonda forma için Puma ile anlaşıldı. 5 farklı model olacak. Bazı bölgelerde gri renk de kullanacağız. Klasik çubuklu forma yerine daha geniş çubukları tercih ettik. Sezon açılışında yeni formalarımızı taraftarlarımıza sunacağız.

- Kombine satışlarımız hızla devam ediyor. Çok yoğun bir ilgi var. Sadece açık için 15 Temmuz 2009 tarihine kadar 10000 kombine satma hedefimiz var.

21 Haziran 2009 Pazar

Sir Abdullah Gegiç #1

Sir Abdullah Gegiç'in 1965-1966 sezonunda çalıştırdığı Partizan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda çok başarılı maçlar çıkararak sırasıyla Nantes, Verder, Sparta Prag ve Manchester United takımlarını elemiş, finalde Real Madrid'e karşı son 15 dakikaya 1-0 önde girmesine rağmen maçı 2-1 kaybederek ikinci olmuştu. Bu maç Gegiç'in kariyerindeki en önemli maçlardan biridir. Maçın acısını yüreğinde her zaman yaşatmak için ilk çocuğuna maçın oynandığı "Brüksel" ismini vermiştir. Diğer iki oğlunun adı da "Anadol" ve "Kadir". Anadol, ismini hocanın Anadolu'da futbol ihtilalini Eskişehirspor ile gerçekleştirmesinden, "Kadir" ise bir Kadir gecesi doğmasından alıyor.

Gegiç Türkiye'ye geldiğinde istatistiklere göre o sezon Avrupa'da ikinci, dünyada üçüncü sıradadır. Türkiye'ye gelmesinde duygusal nedenler ağır basmış. Rahmetli babası Türkiye'yi çok seven ve Türkçe bilen biriymiş. Ailesi ile temasa geçtiğinde babası "Abdullah, beni baban olarak kabul ediyorsan hangi şartlar altında olursa olsun Türkiye'ye hizmet edeceksin...Bu benim sana son vasiyetimdir." deyince Fenerbahçe'nin teklifine hayır diyememiş. 1966-1967 sezonu bitiminde Fenerbahçe'yi şampiyon yapamadığı için Fenerbahçe'den ayrılarak Eskişehirspor'a altın çağını yaşatmaya gelmiştir.

Eskişehirspor serüvenini başka bir yazıda daha ayrıntılı olarak yazmayı uygun görüyorum. Bu vesile ile Sir Abdullah Gegiç'i ölümünün ilk yıldönümünde saygıyla anıyoruz.

Kaynak: Anadolu Yıldızı Eskişehirspor, Özgür Topyıldız

20 Haziran 2009 Cumartesi

Trene Binerken #1

Eskişehir halkı için Devlet Demiryolları çok önemli bir kurumdur. Eskişehir'in tam merkezine kurulmuş olan Türkiye Lokomotif ve Motor San. A.Ş. (Tülomsaş) de Eskişehir'in gelişme sürecinde çok önemli bir rol üstlenmiştir. Eskişehir'de kime sorsanız mutlaka bir yakını bu şirkette çalışmıştır. Bunun yanında demiryolu açısından bakıldığında Ankara ve İstanbul'un ortasında yer alan Eskişehir Gar'ı bu iki büyük şehrin köprüsü olmuştur yıllarca. Demiryollarının en sadık müşterileridir Eskişehirliler.

Eskişehirspor taraftarı da çoğu deplasman organizasyonunda bu sadakati göstererek treni kullanır. Hafta sonu yemekli vagonda seyahat edenler mutlaka taraftarlarımıza rastlamıştır. Maça gitmeyecek bile olsa yemekli vagonda Eskişehirspor forması ile birileri mutlaka bulunur. Bu kale muhafızlarının nöbeti gibidir bazen. Yemekli vagon Eskişehirspor'un kalesidir. Kimseye kaptırılmaz. Bazı deplasmanlarda paylaşılır sadece. İleriki yazılarımda tren yolculuğu ile gittiğim deplasmanlar hakkında paylaşımlarımın bulunduğu bir yazı dizisinin başlangıcı bu yazı olsun istedim.

Hızlı tren Ankara-Eskişehir arasında seferlere başladı. Hatta takımımız ve bazı taraftarlarımız Ankaragücü deplasmanına hızlı tren ile gitmişti. Bu teknolojik gelişim sürecinin futbol ve taraftar için çok yararlı olacağından hiç şüphem yok. Umarım hızlı tren Eskişehir-İstanbul arasında da planlandığı tarihte faaliyete geçer. Hızlandırılmış tren kazasında 3 arkadaşını yitiren bir Eskişehirli olarak bir daha böyle kazaların yaşanmaması için gereken hassasiyetin gösterilmesini bekliyorum. Harcanmayan milyonlar o kaybedilen canlardan daha mı değerli? Herşeyi ile tam güvenli bir demiryolu sistemi oturtulmasını umuyorum.

19 Haziran 2009 Cuma

Doğuşun İhtilal Gibiydi


Ondokuz haziran

bindokuzyüz altmış beş

saatin önemi yok

muhtemelen güneşliydi gökyüzü

hafif hafif esiyordu

Muttalıp Çayırı’nda rüzgar

Ezanlar hep saba makamında

okunuyordu minarelerden

Aşklar sanki hazan mevsimindeydi

Eskişehir’de sanki,

Gözler dahi suskundu

Eskişehir’de o gün

Çocuklar bile ağlamadı

Belki de bu suskunluk

Bir fırtına öncesini tanımlıyor

Belki de bulutlar

Amansız şimşeklere gebeydi...


Kentimin ileri gelenleri bir aradaydı

İçlerinden biri,

foterini ön tarafından tutup

masanın üzerine koydu,

o an gözler konuşmaya başlamıştı

o adamın gözleri

Aziz başkanın gözleri

masanın etrafındaki gözleri tek tek dolaştı


Adam ayağa kalktı

oradakilere hitaben bir şeyler söyledi

son cümlesiyle birlikte

Eskişehir’de fırtınalar koptu;

Arkadaşlar; Eskişehir’de

bir fabrika kurar gibi,

Eskişehirspor’u kuracağız...



Bu kutlu sözler

bir anda tüm kente yayıldı

fırtınanın gücüyle

bulutlar birleşti

şimşekler çaktı

nerede bir siyah varsa

yanına hemen bir kırmızı konuldu

Eskişehir yanıyordu

kara kızıl bir sevda ateşine düşmüş kentim

cayır cayır yanıyordu

Doğuşun bir ihtilal gibiydi ESES’im...


Kara kızıl yangının kıvılcımları

Anadolu semalarında yıldız oldu

artık, her yerde şimşekler kırmızıydı

futbolun emperyalistleri

köşe bucak kaçıyordu

şimşeklerin gazabından

doğuşun bir ihtilal gibiydi ESES’im...


*Selahattin Erdoğan bu şiiri Eskişehirspor'un 44. Yıldönümü şerefine geçtiğimiz günlerde yazmıştır. ESESİM olarak kendisine teşekkürlerimizi iletiyoruz

16 Haziran 2009 Salı

Sezonun İlk Transferi


Eskişehirspor Kulübü resmi sitesinde yapılan açıklamaya göre;

Yeni sezon transfer görüşmeleri için İstanbul'da bulunan transfer komitemiz Kayserispor'un orta saha oyuncusu Ragıp Başdağ ile anlaşmıştır. Ragıp Başdağ resmi imza için yarın Eskişehir'e gelecektir.

http://www.eses.org.tr/haberdetay.asp?id=1322

Ragıp Başdağ Kimdir?

9 Haziran 1978 tarihinde Trabzon'da doğmuştur. Futbola Trabzonspor'un altyapısında başlayan Ragıp, 1997 yılında, profyesonelliğe ilk adımını burada attı. 2000 yılında bir başka Trabzon takımı Akçaabat Sebatspor'a transfer oldu. 2003 yılında ise o yıl yeni süper lige yükselen Sakaryaspor'un kadrosuna dahil oldu. 2005 yılında ise Sakaryaspor'daki performansı, Galatasaray'ın dikkatini çekti ve Galatasaray bu oyuncuyla 1 yıllık sözleşme imzaladı. Eric Garets bu futbolcuyu kadrosunda görmek istemeyince aynı sezon Kayserispor'a transfer oldu. Kayserispor ile sözleşmesi, 31.06.2010 tarihine kadar uzatılmıştır fakat Tolunay Hoca ile aralarında yaşanan sorunlardan dolayı, iki taraf sözleşmenin feshinde karar kılmıştır.

Defansif orta saha oyuncusu olarak bilinen Ragıp Başdağ, aslında oyunu iki yönlü oynayabilen, hırslı, tecrübeli bir ortasahadır. Kayserispor`da 2. kaptanlık yapamış olmasından dolayı, Ragıp`ın liderlik özelliğine sahip, saha içinde sorumluluk alabilen bir futbolcu olduğunu da anlayabiliriz.

Eskişehirspor`un mevcut kadrosundaki orta saha oyuncularına baktığımızda, Ragıp Başdağ`ın gelecek sezonda takımın değişilmez isimlerinden biri olacağını söyleyebiliriz.

Bu transferin iki taraf içinde hayırlı olması dileğiyle...

10 Haziran 2009 Çarşamba

BİY Esesim

Eskişehirspor'u yaşayıp sadece onu anlatmaya çalıştık. Bazen tabi ki farklı konulara da değindik. Ama konumuz genelde hep Eskişehirspor'du. Öncelikle bizlere değer verip okuyan herkese çok teşekkür ederiz.
Bugün itibariyle blogumuz Blog İdman Yurdu projesine eklenmiş bulunmaktadır. BİY'e üye blogların önceden de sıkı bir takipçisi olmama rağmen BİY ekibi ile tanışmam ancak Nike Halı Saha Ligi sayesinde olmuştu. Deepman ve beni çok sıcak bir şekilde karşılamışlardı.
Aynen öncekiler gibi bundan sonraki blog yazılarımızı da Eskişehirspor'a yakışır bir titizlik ve özveri ile hazırlamaya devam edeceğiz. Daha iyi bir blog için yorum ve önerilerinizi bekliyoruz.
Not:Blog İdman Yurdu reklamlarından gelmesi muhtemel küçük de olsa gelir başta Boğazın Kırmızı Şimşekleri olmak üzere taraftar oluşumlarımızın organizasyonlarına katkı sağlamak amacıyla kullanılacaktır.

5 Haziran 2009 Cuma

Rıza Çalımbay İmzaladı

12 yıl aradan sonra yeniden çıktığımız Süper Lig'de takımımızın sezonu başarılı sayılabilecek şekilde bitirmesini sağlayan Rıza Çalımbay Eskişehirspor ile sözleşmesini yeniledi. İstikrarın başarıyı getireceğini düşünüyorum. Önümüzdeki sezon daha kaliteli transferler yapabilirsek ve biraz da şans yanımızda olursa Avrupa'ya neden gitmeyelim?

3 Haziran 2009 Çarşamba

Xbox 360 Project Natal

Hepimizin evinde oyun oynayabileceği aletler mutlaka vardır. Hayatın keşmekeşliğinden, stresinden uzaklaşabilmek için zaman zaman içimizdeki çocukları beslemek zorundayız. Bu bazen küçük bir topaçla olabildiği gibi bazen de devrimizin en ileri oyun teknolojilerine sahip oyun konsollarıyla da olabiliyor. Çoğu kişinin evinde Playstation, Wii ve Xbox gibi oyun konsolları mevcuttur. Onlar olmasa da mutlaka bu işi gören yerlere gitmişliğimiz, oynayamasak da dokunmuşluğumuz vardır mutlaka. Bilinen ilk oyun konsolu 1972 yılında Magnavox tarafından Magnavox Odyssey ismi ile piyasaya sürülmüş. Biz onu göremedik belki ama çocukluğumuz Atari Salonlarında geçti. Sonra bilgisayar oyunlarıyla tanıştık. Yavaş yavaş yeni nesil oyun konsollarını tanıyabiliyoruz.

Ben de bu konuya çok meraklı olduğumdan yaklaşık 6 ay önce uzun bir araştırma sonrasında Xbox 360 aldım. 3k hatası denen ve bir çok etkenin sebep olabileceği bir sorunu var. Bunun yanında ülkemizde satılmadığından bu hatayı giderebilecek işin ehli yer sayısı da çok az. Neyse bu riske girerek aldım konsolu. Şu ana kadar hiç sorun yaşamadan oyun oynayabildim.

Bugün yeni projeleri ile ilgili haberi okuyunca şaşkına döndüm. İnanamadım. Hayallerimi süslüyordu, bir gün olacaktı ama hayallerimdeki bu kadar erken değil, bu kadar muhteşem değil, bu kadar hızlı ve etkin değildi.

Adı Project Natal. Wii'de kullanılan ve hareketleri algılamak için yine de bir kola ihtiyaç duyduğunuz teknolojiyi geliştirerek kamera, derinlik algılayıcı ve mikrofonla hareketlerinizi, sesinizi ve hatta mimiklerinizi algılayarak çok kısa bir zamanda tepki veren bir sistem. Artık havaya yumruk atarak rakibinizle kavga edebilecek, topa vurup gol atabileceksiniz. Oyunların kahramanı siz olacaksınız. İlk fırsatta konsoluma ben de alacağım bu sistemi. İlk aşamada fiyatın çok uçuk olacağı kesin. Biraz bekleyeceğiz tabi o zamana kadar hala 3k görmez ve ekonomik durumumuz elverirse :) Anlatmakla olmayacak en iyisi izleyin.