31 Ocak 2009 Cumartesi

800. Gol

Eskişehirspor'un şu anki adıyla Turkcell Süper Lig olan, Türkiye Birinci Ligi'nde atmış olduğu gol sayısı, bu sezonla beraber, 781. Kurulduğu yıldan itibaren, bu sezon da dahil 23 yıl birinci ligde mücadele eden Eskişehirspor, bu sezon rakip ağlara 19 gol daha attığı takdirde ligde 800 gole ulamış olacak. Ligin ilk yarısında 20 gol bulan Kırmızı Şimşekler, aynı performansı sürdürürse bu sezon 800. golü izleyeceğiz. Eskişehirspor'un tarihindeki ilk golünü Kasımpaşa karşısında Eskişehirli Prof. Dr. Fethi Heper 5 eylül 1965'te atmış. 800. golü Eskişehirli bir oyuncunun atması zor gözüküyor. Sizce o golü kim atar? Ve ya bu sezon atabilir miyiz?

Yorumlarınızı bekliyoruz.





29 Ocak 2009 Perşembe

Şimşeğin Canı Yıldırım

Lakabı maçlarda eğilerek ve kamburunu çıkartarak koştuğu için "Vosvos Necdet"ti. 23 Ocak 1968'de ilk kez milli formayı giyen Necdet Yıldırım Eskişehirspor'un vazgeçilmez futbolcularından biriydi. Bir gün dışkısında kan görünce o zamanlarda önemli maçlarda Eskişehirspor'u yalnız bırakmamak için bunu gizlemeyi uygun bulmuştu. Fakat bağırsak kanserine yakalanmıştı. 1969 yılında değerli futbolcumuzu ne yazık ki kaybettik. Vefat ettiği yıl Milliyet Gazetesi okurları tarafından yılın futbolcusu seçilmiştir. Biraz utancından biraz da Eskişehirspor sevdası yüzünden gizlediği rahatsızlığını saklamasaydı belki hala aramızda olacaktı.

Necdet rahatsızlığı devam ederken birçok maçta forma giyer. Durumu iyice kötüye gidince hastalığını açıklamak zorunda kalır. Kulüp Necdet'i tedavi olması için İngiltere'ye gönderir. Necdet'in arkadaşı İnan'a İngiltere'den gönderdiği mektupta şunlar yazmaktadır;

Kardeşim İnan,

Mektubunu bugün aldım; çok sevindim. Ben iyi ve sıhhatliyim. Ameliyatım iyi geçti. Durumum iyi. Mayıs'ın 10'unda Türkiye'ye geliyorum Allah nasip ederse....Kardeşim imtihanlarının arasında da bana yazdın ya yeter..... İmtihanlarında başarılar dilerim.

Kardeşim, benim hayatımdan da çok sevdiğim Eskişehirspor'dur. Onun için canımı veririm. Ben hasta hasta kaç maç oynadım? Tek, Eses iyi olsun diye... Ve ben sahada (ölüp) kalmak pahasına da oynadım. Bunu öğrendiklerine de sevindim. Benim için ilk önce Eses gelir.... Allah'ın izniyle şampiyon oluruz.

Kardeşim buralar çok berbat. Ben de yakında yani 3 gün sonra hastaneden çıkıyorum. Hotel Divan'a gideceğim. Mayıs'ın 10'una kadar Londra'da kalacağım.

İşte böyle durum. Ah, tek istediğim bir an önce Türkiye'ye gelmek ve formamı giymek!...
Kardeşim burada istemeyerek mektubuma son verirken en iyi gün seninle olsun. Gözlerinden öperim.
Kardeşin Necdet

Günümüz futbolunda zaman geçirmek için yerde dakikalarca yatan, en ufak bir darbede kendini artistik hareketlerle yere atan futbolculara, ama en çok Necdet'in canından çok sevdiği, başarısı için hastalığını gizleyip maçlara çıktığı Eskişehirspor formasının değerini bilmeyenlere... İşin ilginç tarafı Eskişehirspor'u, uğruna canını feda edecek kadar seven Necdet Samsun'da doğmuştur. Mezarı da memleketi Samsun'da bulunmaktadır.

Not: Kendisinin fotoğrafını bulamadığımdan Eskişehir'de adının verildiği sahada oynanan bir maçta çekilen fotoğrafı ekledim.

Kaynak: Anadolu Yıldızı Eskişehirspor - Özgür Topyıldız

26 Ocak 2009 Pazartesi

Karşılama

Bir misafirperverlik örneği. İşte gerçek tribün kültürü budur dedirtecek bir fotoğraf. Anadolu'nun kültür zenginliği ile yoğurulmuş, atalarımızdan bize miras kalan "Türklerin Misafirperverliği" anlayışı çerçevesinde rakip taraftarları "Karşılayanlar" ve bu mutluluğu yüzlerce kilometre ötede yaşayan "Karşılananlar". Hepsi aynı karede.

5. Maç

"Futbol Federasyonu'nun Lig TV'den her hafta sadece 4 maçın yayınına izin vermesi, bu nedenle de Sivasspor'un çoğu maçınının yayınlananaması üzerine kırmızı beyazlı yönetim harekete geçti !.. Şansal Büyüka'dan "Eğer federasyon 5. maça izin verirse, sizin maçlarınızı seve seve yayınlarız" sözünü alan Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz, bu konuda TFF'ye başvuruda bulunduklarını açıkladı. "

Kaynak: http://www.ligtv.com.tr/VideoHaber/?r=1&hid=51728

Bana kalırsa eğer yayıncı kuruluşun imkanı varsa TFF her maçın yayınlanabilmesinin önünü açmalıdır.


25 Ocak 2009 Pazar

Slumdog Millionaire


Hayatımda izlediğim en güzel filmdi diyebilirim. Arkadaşlarıma ilk önerdiğimde Hindistan'da geçen bir film deyince hepsi yüzünü buruşturmuşlardı. Ancak izlediklerinde onların da fikri değişti. Kısaca özetlemek gerekirse, film "Kim 500 Bin İster?" adlı yarışma programının Hint versiyonuna katılan bir gencin o güne kadar başından geçen zaman zaman dramatik, zaman zaman komik hikayelerden oluşuyor. Merak etmeyin eski Hint filmleri gibi film boyunca Hint müziği eşliğinde dans eden figüranları izlemeyeceksiniz. İzlerken Türkiye'de yaşanan trajikomik olaylar gözünüzde canlanacaktır. Danny Boyle'nin yönettiği bu Altın Küre sahibi filmi mutlaka izleyin.

24 Ocak 2009 Cumartesi

Eskişehirspor 1 - 1 Gaziantepspor

Bugün kötü hava koşullarına rağmen yönetimin açık tribün için bilet fiyatlarını 15 TL olarak belirlemesi taraftarı stadyuma çekmiş. Yönetime kombinesi olan bir taraftar olarak bu ekonomik kriz ortamında taraftarını düşündüğü için teşekkür ederim. Takımının peşinden koşarak Eskişehir'e gelen 30-40 kadar Gaziantepspor taraftarına da centilmence takımlarını destekledikleri için ayrıca teşekkür ederim. Maçı yaklaşık 1,5 yıldır girmediğim açık tribünde izledim. (Kayınpederim sağolsun :)) Ben de sizlere maçta edindiğim izlenimleri aktarayım dedim. Maçta toplam 13000 civarında taraftar vardı. Nefer-Kızılcıklı başta olmak üzere Ayder ve Altes maç boyunca desteğini sürdürdü. Biz de açıktan zaman zaman onlara katıldık. (Ben hep katılmak için ayağa kalktım ama amcalar sağolsun :)) Neyse bundan sonra kayınpederim de gelse karım da gelse böyle bir hata yapıp açığa girmeyeceğim. Benim gerçek yerim kesinlikle Nefer-Kızılcıklı. Açıktaki taraftarlarımıza saygı duyuyorum. Onlar da üzerlerine düşenin en iyisini bu yağmura rağmen yapmaya çalıştılar.

Stadyuma yaklaşıldığında kaşkol, bere, forma vb. satan seyyar satıcıların çokluğu dikkati çekiyor. Yönetim sanırım sezon başındaki kararlılığı göstermemekte. Orijinal ürünlerin satıldığı ESstore'a girdiğinizde ise atkı kalmadığını söylüyorlar. İlk yarının son maçı (ikinci yarının açılış maçı), taraftar ilgi gösterecek ama orijinal ürünlerin satıldığı mağazada kaşkol yok. (Deepman benden bir kaşkol istedin ama ne yapayım yönetime söyle artık.)

Maça karşılıklı ataklarla başlayan her iki takım da sahaya galip gelmek için çıkmıştı. Eskişehirspor yeni transfer Batuhan'ın hava hakimiyetini kullanabilmek için kanat atakları ile etkili olmaya çalıştı. Rıza Hoca'nın taktiği başarılı olmuştu. Gerçekten de Batuhan maç boyunca kanat ortalarında ve defanstan gelen şişirme toplarda Gaziantepspor defansına zor anlar yaşattı. Bunlardan birinde penaltı noktası üzerine yapılan ortada topu arka direkte bulunan Serdar'a kafasıyla aşırtmasına rağmen bu kolay pozisyon golle sonuçlanmadı. İkinci yarıda da yapılan ortaya etkili bir kafa vuruşu yaptı. Fakat onu da Murat Şahin kurtardı. İvesa'nın kullandığı çoğu degajı arkadaşlarına indirmesini bildi. Ayrıca uzun boyuna rağmen ayaklarına çok hakim bir futbolcu bence. Bir pozisyonda ard arda attığı güzel çalımlarla taraftardan alkış aldı. Rıza Hoca rakibin kornerlerde etkili olabileceğini düşünmüş ki Batuhan'ı hava toplarındaki hakimiyeti yüzünden defansa yardım için görevlendirmiş. Ayrıca ceza sahası içindeki karambollerde de gerçekten etkili olabiliyor. Her yere ayağını sokarak mücadeleyi bırakmıyor.

Gaziantepspor'un ilk etkili atağı Tabata'nın kullandığı serbest vuruşta Bekir'in kafa vuruşuydu. Zaten bugün Gaziantep takımı ile Eskişehirspor arasındaki tek fark bence duran top organizasyonlarındaki başarı oranıydı. Gaziantepspor kullandığı tüm duran toplarda etkili olmaya çalıştı. Önceden çalışılmış pozisyonlar olduğu bariz bir şekilde görüldü. Eskişehirspor ise duran toplarda eline geçen tüm fırsatlarda acemice davrandı. Bu hastalık ben kendimi bildim bileli devam ediyor. Futbolcular, yönetimler, teknik heyetler değişiyor ama ne yazık ki bu hastalık tedavi edilemiyor. Ne olur buna bir önlem alın. Taç atışlarında bile futbolcularımız topu nereye atacağını bilemiyor. Bugün tek olumlu duran top organizasyonumuz Emre Toraman'ın yerden vuruşuydu. O da barajın arasından geçerek Murat Şahin'in üzerine gitti. Burada Murat Şahin'den de söz etmeden geçemeyeceğim. Murat Şahin çoğu pozisyonda tecrübesini konuşturdu. Ben rakipte Tabata'nın en iyi oynamasını beklerken en iyi oynayan Murat Şahin oldu.

İlk yarının son dakikasında Gaziantepspor'un geliştirdiği bir atakta el ile alınan topu 100 metre'den ben görüyorum; fakat ne komiktir ki hemen yakınındaki yan hakem de orta hakem de görmüyor. Korner atışını Tabata kullanıyor ve ön direkte Deumi kafayı vurarak golü atıyordu. İlk yarıdaki oyun taraftarı en azından beraberlik için umutlandırmıştı.

İkinci yarıya tutuk başlayan Eskişehirspor muhteşem taraftarla geç de olsa karambol bir pozisyonda Batuhan'ın vuruşuyla beraberliği yakaladı. Son dakikalarda eline geçen fırsatları değerlendiremedi. Son dakikada Youla'nın attığı gol ofsayt gerekçesiyle verilmedi. Pozisyonu iyi göremediğim için yorum yapamayacağım.

Sezonun ilk yarısının en iyileri Sezgin Coşkun ve Bülent Ertuğrul'dan açıkçası umduğum futbolu göremedim. El Saka da defansta bazı riskli hareketler yaptı. Zamanla alışacağını düşünüyorum. Bence takıma yeni transferler de katılınca eski futbolcularımızın ilk 11 açısından biraz kafası karışmış olabilir. Serkan Özdemir defansif olarak pek güven vermese de ofansif olarak iyi bir performas sergiledi. Youla bu sezon izlediğim maçlar arasında (sadece bu maçı izledim :) diğerlerinde tezahürat görevimi yerine getiriyordum.) en kötü performansı sergiledi diyebilirim. Bülent Kocabey'in yeteneği ile maça ağırlığını koymasını beklerdim. Nadarevic, El Saka ve İvesa arasında zaman zaman yaşanan uyum sorununun ilerleyen haftalarda çözüleceğini düşünüyorum. İvesa bu maçta da üzerine düşeni yaptı. Golde yapabileceği birşey yoktu. Serdar maça ofansif orta saha olarak başladı. Bülent Ertuğrul'un yerine Tayfun Türkmen girdikten sonra sağ bek gibi oynadı. Ataklarımızda ve defansta elinden geleni yapmaya çalıştı. Sezgin'in yerine giren Poljak ise yine her zamanki standart performansını sergiledi. Ben kendisine daha çok güvenip sorumluluk aldığında başarılı olacağını düşünüyorum. Çok soğuk kanlı, ayaklarına hakim bir futbolcu. Ama sorumluluk almaktan kaçıyor gibi.

Maç sonunda hakem hataları yüzünden yine üzüntü ile terk ettik stadyumu. Batuhan'ın tafartar ile bütünleşip formasını taraftara atması ve üçlü çektirmesi günün az da olsa güzel bitmesini sağladı. Bana eşlik eden kayınpederim, kardeşim, Arda ve ati26'ya teşekkür ederim.

23 Ocak 2009 Cuma

Rus Holiganlar ve Taraftar Sosyal Anketi

Rus holiganlarin psikopatlık boyutuna varan, age of empires oyununu hatırlatan mücadelesini anlatmak için kelime dağarcığımız yetersiz kalıyor. Aşırı votka alımı, fanatiklik, mazoşistlik... sizce sebep ne olabilir?

Akla gelen ilk sorulardan birisi de. "Türkiye'de böyle birşey olsa, kaç kişi ölür acaba?"

Türk tribünlerinin durumunu araştırmak üzere bir grup öğrenci biraraya gelerek bir anket hazirlamislar. Taraftar sosyal anketi adını verdikleri bu akademik çalışmayı onlar şöyle tanıtıyor.

"Hep araştırmalar vardır ortada dönen, şirketlerce yapılmış, ama nedense hakkında konuşulan kesimin hiçbir zaman bu sorularla karşılaşmadığı araştırmalar.Hem bu hakkında konuşulan hem de konuşan kesimin içinden bir kaç Sosyoloji - Psikoloji - Siyaset Bilimi - Felsefe - Gazetecilik öğrencileri olarak; soralım, anlayalım, ortaya bir şey çıkartalım, önlerine koyalım dedik. Çünkü bizim işimiz bu, sormak, anlamak. "

Ankete katılmak için:

www.taraftarsosyalanketi.blogspot.com

Anket sonucu sorumuza cevap verebilir mi? Sonuç açiklaninca görecegiz. Daha iyi sonuç için siz de ankete katilin.

22 Ocak 2009 Perşembe

Engin Baytar

Uzun süredir transfer etmek istediğimiz, Gençlerbirliği'nin 25 yaşındaki ortasaha oyuncusu Engin Baytar ile sezon sonuna kadar kiralık olarak anlaşıldı.
Engin'in takımda en çok sıkıntı çekilen pozisyon olan orta sahada katıkısının büyük olacağı kesin.
Engin Baytar, ortasahadaki çalışkanlığı ve zaman zaman yaptığı yetenek dolu hareketleriyle eskişehirspor taraftarını memnun edecek ve onların sevigisini kazanacaktır. Ancak bu transferde iki büyük sıkıntı var gibi gözüküyor.
Birincisi; Engin'in ortasahadaki çalışkanlığının yanısıra, oyun içinde bireysel davranmasından kaynaklanacaktır. Serdar Özbayraktar'ın taraftarın desteğini arkasına aldıktan sonra, kazandığı özgüvenle kaleyi her gördüğü pozisyonda kaleyi yoklamasına benzer olarak, Engin'den de aynı hareketleri izleyebiliriz. Taraftarı olmayan Gençlerbirliği'nde kaleye sık sık şut çeken Engin'in, Atatürk stadının çimlerinde bunu daha sık yapacağı kesin. Bu pozisyonların golle sonuçlanması için dua etmekten başka çaremiz yok artık. Belki de Turkcell Super Lig'in en guzel gollerini ikinci yarıda Serdar ve Engin'in ayaklarından atarız.
İkincisi; takımda her geçen gün artan kiralık oyuncu sayısı. Üstelik bu oyuncuların ilk onbir oyuncusu olması, bu sezon kümede kalsak bile gelecek sezon için düşündürücüdür. Altyapının elektrik faturasını dahi ödemekte zorlanan yönetimin gelecek sezon için nasıl kaynak yaratacağı da takımın geleceği adına kafalarda soru işareti yaratmaktadır.
Herşeye rağmen Engin Baytar transferinin takıma pozitif katkısı olacağı açık.


CM deyimiyle Engin Baytar'ın HİSTORY'si için:
http://www.tff.org/Default.aspx?pageId=30&kisiID=30160

Eskişehirspor'un eski oyuncusu Sergen Yalçın'ı kendine örnek aldığını söyleyen Engin Baytar'ın 2007 yılında vermiş olduğu bir röportajı için:
http://www.sporx.com/detail.php?Type=1&kategori=29&go=55697

21 Ocak 2009 Çarşamba

LOST Sezon 5

Lost'un 5. sezonu bu gece 4. sezonun özetinin yayınlanacağı özel bölümün ardından 1. ve 2. bölümleri ile başlıyor.

Kruno Lovrek

Eskişehirspor'a büyük umutlarla gelen Kruno Lovrek ligin ilk yarısında Hırvatistan'daki başarısından uzak bir performans sergiledi. Bunda en büyük faktörün geçirmiş olduğu sakatlık olduğu söyleniyor. İlk yarıda çıktığı maçlarda geçirdiği sakatlığın etkisiyle tutuk bir futbol sergileyen Lovrek ikili mücadelelerde daha güçlü olabilseydi gerçek kalitesini gösterebilirdi. Ligin ikinci yarısında forvet hattında büyük bir rekabetin yaşanacağı aşikar. Bitiriciliği ile ön plana çıkan Lovrek'in eski günlerine dönmesi ile bu rekabet daha da kızıştıracaktır. Türkiye'de izlemeyi özlediğimiz golleri bize yeniden hatırlatacak bir forvet kendisi.

Kulüpler Birliği

Kulüpler Birliği ligin ikinci yarısı öncesinde görüş alışverişinde bulunmak için yarın saat 13:00'te toplanıyor. En son yapılan toplantıda hakemlere tam destek kararı çıkmıştı. Şimdi herkesin merak ettiği sorunun cevabı yapılan hatalar yüzünden canı yanan kulüplerin başkanlarının bu toplantıda da aynı desteği verip vermeyeceği. Son yapılan toplantıya katılmayan başkanların bu toplantıya katılması bekleniyor.

20 Ocak 2009 Salı

The Show Must Go On














Haftalardır beklediğim maç için geceden hazırlıklara başladım. Boğazın Kırmızı Şimşekleri olarak maç öncesi Üsküdar'da resmi dergimizi ağırladık. Beraberce stada giderek o atmosferi solumaya başladık. Stadyumda taraftarların konforu için herşey düşünülmüş. Hatta rakip takım taraftarlarının olduğu bölümde bile infrared ıstıcıların olması pek alışık olmadığımız bir durumdu. Yıllardır karda, kışta takımını destekleyen, bu cefayı çeken bu taraftar biraz şaşırmıştı doğrusu.

Üzerimizdeki bu şaşkınlığı attıktan sonra her iki takım taraftarının karşılıklı atışmaları ile başlayan maç atakalarımızla başladı. İlk dakikalarda Batuhan, Youla ve Serdar ile etkili bir futbol ortaya koyarken defans hattımız da bize güven veriyordu. Orta alanda hızlı ve basit oynayarak ilk 25 dakikalık bölümde Fenerbahçe'den çok daha organize bir futbol sergiledik. Youla'nın attığı gol ofsayt gerekçesiyle sayılmadı. Serdar'ın kafa vuruşu direkten döndü derken, hemen ardından bir pozisyonda ayağını kendi bacağına takarak düşen, aynı meslekten ekmek yiyen arkadaşının hakkını yiyerek onu oyundan attıran ve buna göz yuman zihniyet yine görev başındaydı. Burası Kadıköy. Ne diyelim ki, bu zihniyet için Kadıköy, Eskişehir, vb. farketmiyor.














Eskişehir'de oynanan maçın tekrarını izleyecek gibiydik. Fakat ne yazık ki öyle olmadı. FB taraftarı maç öncesinde olduğu gibi maç içinde de kışkırtıcı tavrını devam ettiriyordu. "Şova dayalı bir futbol" oyanyan FB maçı 3-0 kazanmıştı. Görev yerine getirilmişti. Artık geriye bu haksızlıklara haykıranları susturmak kalmıştı. Sussunlar ki şov devam etsin. "The show must go on." "Show still goes on." Bakalım nereye kadar? Yazık....

Ayrıca maç öncesi, maç sırasında, maç sonrası taraftarımızı hiçe sayıp canlı yayında göstermeyen tarafsız televizyonculuk anlayışına da "şova dayalı bir yayıncılık" anlayışı benimsedikleri için teşekkür ederim.

Not: Aslı "show" olan ingilizce bir kelime dilimize "şov" olarak girmiştir. Günümüzde "Şov" kelimesi, bulunmadan önce alışverişlerde takas yönteminin kullanıldığı; bulunduktan sonra ise tüccarlardan mal alırken kullanılan maden, kağıt cinsi nesne yerine kullanılmaktadır. Bu yüzden "The show must go on" (Şov devam etmeli) diyoruz. Devam etmeli ki birileri aç kalmasın......................................