30 Nisan 2009 Perşembe

Sedat Balkanlı

Süper lig'e yükseldiğimiz yıl takımımızın formasını giymişti Sedat. Uzun süredir yakalandığı amansız hastalıkla mücadele içindeydi. Bugünse artık tamamen yenik düştü hastalığa Sedat. Mekanı cennet olsun. Başımız sağolsun...

29 Nisan 2009 Çarşamba

Suratımızın Asıklığı Yenilgiden Değil


Nereden başlanır, nasıl anlatılır bilemiyorum. Çok temel bakınca sadece bir spor organizasyonu, 11 kişiden oluşan iki takım çim sahaya çıkar ve kendi kalelerini korumak isterken diğerine gol atmak için mücadele eder.


Ama işte gerçek öyle değil, klişe olmuş bir bir söz vardır : "Futbol, asla sadece futbol değildir!" diye...

26 Nisan 2009 Pazar günü de bunun örneği vardı Eskişehir Atatürk Stadyumu'nda. 12 yıl aradan sonra eski adıyla 1. Lig, yeni adıyla Süper Lig'e dönmüş Eskişehirspor ve yıllardır ligi tekelinde tutan 3 takımdan biri olan Beşiktaş... Takımlardan biri şampiyonluğa giderken, diğeri sezonu kazasız atlatma derdindeydi. Beşiktaş ve Eskişehirspor aynı rekabeti bundan yıllar önce de yaşamıştı, bilen bilir. Şimdi, sahada olan biteni anlatıp konuyu dağıtmanın anlamı yok. Çünkü, maç neticesinde sahadan kazanılacak tek şey puan veya puanlar olabilir. Ama tribünler !

Maçtan yaklaşık 4 saat öncesinde şehir siyah-kırmızı hale bürünmüştü. Rutin bir maç günüydü Eskişehir için, ama stada doğru yapılan toplu yürüyüş, o günün diğerlerinden farklı oluşunun işaretiydi. Maç başlamaya yakın tribünler tamamen doldu ve görsel şova hazır hale gelindi. Bir aydır bu iş için kafa patlatıp emek harcayan tüm Eseslilerin emeklerinin karşılığını alma vakti gelmişti artık... Önceden çalışıldığı gibi önce şeritler, sonra kartonlar belirmeye başladı. Tribünlerdeki şov başladığı anda stad hoparlöründen Düş Sokağı Sakinleri'ne ait "Sevdan Bir Ateş" çalmaya başladı. Hani derler ya, anlatılmaz yaşanır. İşte öyle bir şeydi...

Maç mı? Yenildik. Ama kimin umrunda? Suratımızın asıklığı yenilgiden değil. Takım içerisinde çıkan huzursuzluktan. Youla ve Engin Baytar pas yüzünden tartıştılar. Hocamız çok yerinde bir kararla ikinci yarıda Engin'in yerine Serdar'ı oyuna aldı. Neyse ki yapılan basın toplantısında aralarının düzeldiğini söylediler. Hiçbir futbolcunun bu büyük taraftarı üzmeye hakkı yok. Umarım artık bu tür olaylar yaşamayız.

Kazansaydık yerimizi sağlamlaştıracaktık belki ama böyle bir taraftar poransiyeline sahipken hangi ligde olduğumuzun bir önemi kalmıyor. Bir yerde okumuştum, başarı taraftar endeksli olsa şampiyonlar ligini kazanırdık, demiş yazan kişi. Belki biraz abartı olabilir ama gerçek şu ki biz Türkiye'de tribün kültürünün oluşmasında büyük rol oynadık. O kadar güzel şovlar yapıyoruz ki bazen ben bile inanamıyorum. Biz taraftarımızla her zaman kazananız...

Rıza ÇALIMBAY


Ligde 29 maç geride kalmış;

Rıza Hoca'yı eleştirebileceğimiz maç yok gibi neredeyse. Maçlardan sonra konuşulan hep futbolcuların hataları ve yetersizlikleri oldu. Bence yaptıklarıyla Eskişehir`e ve Eskişehirspor`a yakışan bir hoca olduğunu gösterdi ve halen gösteriyor da.

Rıza Hoca`yı eleştireceğimiz tek şey yaptırdığı transferler olabilir. Bu konuda da yine ona çok yüklenemeyiz, çünkü eldeki maddi imkanlar belli. Ama başkaları araştırıp, ucuza kaliteli futbolcular bulabiliyorsa, bizim de ondan bunu beklememiz normal.

Transfer edilen bazı futbolcular istenileni veremedi. Kimisi olmadık tuttumlar içine girdi, saçma sapan işler yaptı. Rıza Hoca her olaydan sonra çıkıp açıklama yaptı, gerekli tavrını koydu. Kötü oynayanın kötü olduğunu belirtti, başka hocalar gibi arkasında durup, hatada ısrarcı olmadı, formasını elinden hemen aldı.

Rıza Hoca hakemlerede gereken tavrı gösterdi, gerekli açıklamaları her hakem hatasından sonra yaptı. Yönetimimiz ise her zaman olduğu gibi bu konuda da üzerini düşeni yapmadı, yapamadı.

Sonuç olarak;

Önümüzde 5 hafta var, her biri birbirinden 5 önemli maç. Bu ligi bitirebileceğimiz en iyi yerde bitirmeliyiz. Gelecek senenin hazırlıklarına da bir an önce başlamalıyız. Geçtiğimiz yıl Nebi Başkan bırakacağını erken bir zamanda açıklamıştı. Bu yönetimde öyle yapmalı ki, yeni sezonun hazırlıklarına erken başlanabilsin ve bu sene artık doğru düzgün bir takım kurulsun.

Yeni yönetim kimlerden oluşursa oluşsun bence Rıza Hoca ile devam edilmeli. İstikrarda fayda olacağını düşünüyorum. Çünkü şu an takımı, elindeki futbolcuları, eksiklikleri en iyi bilen Rıza Hoca. Yeni bir hoca gelirse kesinlikle revizyona gidecektir. Seneye de 15-20 oyuncu alınacağına 5-6 futbolcu alınsın, iyi adamlar alınsın. İyi 5-6 futbolcu takviyesiyle üst sıralara çok rahat oynayabileceğimizi düşünüyorum.

Rıza Hocam, size güveniyorum ve arkanızdayım...

24 Nisan 2009 Cuma

Anadolu takımı-Anadolu insanı-İstanbul takımı sorunsalı üzerine...

Ntvspor'da yeni başlayan bir program var. Blog aleminin bazı yazarları ve taraftarlar arasından seçilen kişilerle yapılan bir program. Her gün farklı takımların taraftarıyla yapılıyor. Tabi sadece İstanbul takımlarının taraftarları ya da kendilerini taraftar olarak tanımlayan insanlar diyelim. Her neyse; çarşamba günkü programda yöneltilen bir soru vardı. Özetle deniyordu ki, İngiltere'de herkes kendi memleketinin takımını tutarken, Türkiye'de niye böyle değil? Başarılı bir takım olan Sivasspor'un taraftarı aynı zamanda nasıl ve niye Fenerbahçe'yi destekler. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Şimdi bu soru kimlere soruldu öncelikle buna bakmak gerek. Soru sorulan arkadaşlar İstanbul takımlarından birini destekleyen bir grup. Eminim çoğu veya bir kaçı, hatta en az biri çünkü tanıyorum kendisini, Anadolu'da doğmuş, büyümüş, çocukluğunu orada geçirmiş ama buna rağmen şehrinin takımını desteklemiyor. Eee, sen adama doğrudan diyorsun ki niye şehrinin takımını desteklemiyorsun? Adam da doğal olarak kendisini savunma modunda. Diyemiyor gerçekleri. Diyemiyor Eskişehir'de sadece Eskişehir tutulur diye. Ama diyor ki; Bence de herkes kendi şehrinin takımını desteklemeli. Açıkça da diyemiyor gerçi. İngiltere'deki sistemi desteklediğini söylüyor sadece. Çünkü kendilerini çok iyi biliyor bu arkadaşlar. Buna rağmen dili varmıyor. Çünkü kendisi aynı şeyi yapıyor. (Eminim bu yazımı beğenmeyeceksiniz, hiç hoşunuza gitmeyecek...)

Şimdi ben soruyu düzelterek soruyorum. Madem şehrinin takımını tutmuyorsun, niye destekliyorsun bu sistemi? Destekleme, ben emperyalist futbol anlayışını destekliyorum de olsun bitsin. İçin rahatlar belki, ya da tam tersi olur bilemem.

Soruyu soranlara da diyorum ki; bu soruyu onlara değil, bizlere soracaksınız. Biz size gerçekleri söyleriz emin olun. Siz onları ekrana taşıdıkça, bu soruyu onlara sordukça, hiç bir zaman bu sistemi değiştiremezsiniz. Tabi değiştirmek istemiyor da sadece laf ebeliği yapmaksa amacınız bilemiyorum.

23 Nisan 2009 Perşembe

23 Nisan

...Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun.

21 Nisan 2009 Salı

Elli Türk Lirası

Örnektir geçmez... Kimse buradan çıktı alıp da bilet almaya kalkmasın. (Başka çare mi bıraktılar ki der gibi oldunuz ama ne yapalım.) Krizde insanlar işlerinden olurken, zam alamıyorken, aç geziyorken yönetimimiz bu önemli Eskişehirspor-Beşiktaş maçı öncesinde bilet fiyatlarını Açık Tribün-50 TL, Kapalı Tribün-100 TL, Vip-200 TL olarak açıkladı. Ben bu konudaki şansımı her zaman dile getiriyorum. Kombinem olduğu için beni pek etkilemiyor. Fakat taraftarlarımızın çoğunluğunu dinlediğimde bu maç için gerekirse çocuklarının rızkından kesip maça gideceklerini dile getiriyorlar. Pek çoğunun cebinde belki de yukarıdaki örnek banknot kadar bile para yok.

Eskişehir krizden en çok etkilenen şehirlerden biri. Son zamanlarda bir sürü arkadaşım işten çıkarıldığı için İstanbul'a iş aramaya geldi. Bunu en iyi bilenler yöneticilerimiz. Kendileri de bu sıkıntıları en derinden hissediyorlardır eminim. Tabi ki kriz sadece taraftarı vurmadı. Kulüplerimizi de etkiledi. Ancak 50 Kuruş'a maç oynayan kulüplerin olduğu ligimizde bu maç için en düşük bilet fiyatının 50 TL olması çok düşündürücü.

Atatürk'e gelince... O stad isterse en düşük bilet 100 TL olsun yine de dolar. Şimdiye kadar da hep öyle oldu. Ama bizim sevdamız satılık değil.

19 Nisan 2009 Pazar

Ankaragücü deplasmanı ardından

Takımımız 3-2 mağlup oldu. Olmayınca olmuyor. Bazen bir futbolcu kötü gününde olunca takımı da kötü etkileyebiliyor. Bu maçta bir değil birden çok futbolcumuz kötü günündeydi. Ivesa, Youla, El Saka ve tahminim halı sahayı öne sürerek oynamayan Engin Baytar. Batuhan kadroda yoktu, olmamalı da. Haftaya da olmayacak. Zaten kimse çıkıpta Batuhan niye yoktu diye de sormayacak bundan sonra. 2-1 önde olunan bir maçın 3-2 kaybedilmesi hiç mühim değil, futbolda her şey olabiliyor. 3-0 da kaybetsek bu maç için fark etmezdi. Önemli olan kaybetmemekti. Her neyse, elimizden gelen bu kadar değil aslında daha fazlası bunu biliyoruz. Biz kendi ayakalrımızla Bursa'ya da yenilmedik mi? Nice maçta hakem hatalarıyla puan kaybetmedik mi? Biliyoruz biz kendimizi, gücümüzü, azmimizi, 12 yıllık hasretin getirdiği hırsı. Bu maçın önemini anlayabilmekteydi asıl olay, belki anlayan anladı, anlamayan da bizi yaktı. Sonuç 3-2 mağlubiyetse eğer, bunun tek sorumlusu bu maçın önemini anlayamayan ya da anlatamayanlardadır.

Diğer taraftan, Bursasporlu'ların Ankaragücü sevdasını kabul ediyorum. Ama bizim stadımızda kardeş ayaklarıyla kendi tribünümüzde yer açtığımız insanların -ki 15bin TL ceza da yedik bu sebepten-, rakibimizi desteklemek için o stadda bulunmaları ne kadar centilmenliğe sığar bilemem. Onları mazur görmüyorum bu tutumlarından. 06-16-26'ymış falan filan. Biz 06-16'ya inanırız da 26'yı sizin sevgi ayaklarınıza feda etmeyiz kardeşim. Genç nesilin sevmediği bir kulübün taraftarı olmak canımı yakmıyor hiç, çünkü biliyorum ki genç nselin atalarının kalbinde taht kurmuş bir camiadır Eskişehirspor. Varsın şimdikiler sevmesinler, bizim sevgimiz sonuna kadar yeter Esesimin..

16 Nisan 2009 Perşembe

BandoESESim

6 Temmuz 2006'da kurulan ve büyük emekler sonucunda tüm stadyumu coşturacak hale gelen BandoESES Türkiye'de tribün kültürüne farklı bir soluk getirmiştir. Neden mi bu kadar başarılılar?

Bir kere hiçbiri maaşlı çalışan değil. Hepsinin profesyonel yaşamlarında farklı meslekleri var. Ama hepsi Eskişehirspor'u gönülden seviyor. Eğer endüstriyel futbol olgusu içerisinde konumlandırılmış bireyler olsalardı bu başarıya ulaşmaları imkansız olurdu. Tüm olumsuz koşullara rağmen onların azimle çalışarak başarılı olmasını sağlayan tek şey kalplerindeki Eskişehirspor aşkıdır. Bir kulübün, dünyanın en büyük formasını sponsor destekli olarak açması başarı sayılmamalı bence. O başarı salt kulüp başarısı olmaktan çıkar. Ama taraftarları birlik olur, maddi manevi destek olur, bizzat o formayı diker ya da diktirir, taşır, açarsa o zaman başarıdır derim. İşte ancak o zaman bazı değerler sahiplenilir, birlik, bütünlük oluşur. İşte BandoESES böyle birşey. Kuran taraftar, maddi olarak destekleyen taraftar, çalan taraftar, söyleyen taraftar. İşte büyük taraftar....

BandoESES resitali:
İzleyin BandoESES

15 Nisan 2009 Çarşamba

28. Hafta... Kader Anı


19 Nisan Pazar günü saat 14:00'te, 19 Mayıs Stadyumu`nda oynanacak karşılaşmayı hakem Tolga ÖZKALFA yönetecek.

İki takım için de zor bir karşılaşma olacağı aşikar. Ligde kalma mücadelesi veren bütün takımlar, eminim bu maçın skorunu merakla bekleyecektir. Sezonun sonuna yaklaştıkca, düşme tehlikesi yaşayan takımlar için alınan her puan altın değeri taşımakta...

Ankaragücü`nün alt sıralardan kurtulması için bu maçı mutlaka kazanması gerekiyor. Bu yüzden Ankaragüclü futbolcular agresif bir oyun sergileyeceklerdir. Tahmin ediyorum ki maç baştan sona sert geçecektir. Umarım herhangi bir futbolcumuz sakatlık geçirmez. Golü bulmak için acele etmez, önce oyunu kontrolümüz altına alabilirsek, bu maçı kesinlikle kazanacağımıza inanıyorum. Bu maçtan alacağımız 3 puan bizi çok rahatlatacak ve sıralamadaki yerimizi sağlamlaştıracaktır. Ankaragücü için de çok zor günlerin başlangıcı olabilir, çünkü kalan maçları oldukça zorlu. Belki de yıllar sonra Ankaragücü ligden düşecek. Aslına bakarsanız bunu hiç düşünmek bile istemiyorum. Ligimizde boş tribünlere oynayan belediye takımları varken, tarihi ve taraftarıyla bu lige yıllarca renk katmış bir takımın küme düşmesini kimse istemez sanırım. Ankaragüclü taraftarlar da üzerlerinde bunun stresini taşıyorlar, maç öncesinde herhangi bir tatsız olay yaşanacağını sanmıyorum ama maç sonrasında istenmeyen şeyler yaşanabilir. Taraftarımızın bu konuda dikkatli ve sağ duyulu olması gerekiyor. Herhangi kötü bir olay yaşanmamasını umut ediyorum.

Eskişehirspor taraftarı için 900 kişilik yer ayrılmış. Maça çok daha fazla kişinin gideceği kesin . Umarım bu sayıyı artırırlar da taraftarımız dışarda kalmaz. Büyük taraftarımız her maçta olduğu gibi bu maçta da takımımıza gereken desteği verecektir, bundan hiç bir şüphem yok. Fakat almış olduğum bir habere göre, daha önceden bu maça gitmeyi düşünen BandoESES bu kararından vazgeçmiş. Tatsız olaylar yaşanırsa, müzik aletlerinin zarar görebileceğini düşündükleri için maça gitmeme kararı almışlar.

Ben yine maçı bilgisayar başında, radyodan büyük bir heyecanla takip edeceğim. Umarım kazanan ve 3 puanı alan taraf biz oluruz. Takımımıza başarılar, deplasmana gidecek taraftarımızada iyi yolculuklar diliyorum.

Anadolu Yıldızı Eskişehirspor

Her Eskişehirspor taraftarının baş ucunda yer alması gereken bir kaynak. Özgür Topyıldız'ın büyük emek ürünü çalışmasında Eskişehirspor'a dair herşeyi bulabilirsiniz. Eskişehirspor'un kuruluşundan bugüne kadarki sürecin anlatıldığı eserde ayrıca tüm maçların tarih ve sonuçları, Eskişehirspor'da forma giyen futbolcular, görev yapan yöneticiler ve teknik adamlar yer alıyor.

Özgür Topyıldız 1979 yılında Eskişehir'de doğdu. 2002 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basım ve Yayımcılık Bölümü'nden mezun oldu. Eskişehir'de Karikatür (1996) ve Eskişiir (1998) isimli iki kitabı daha bulunuyor.

25 Mart 2009 tarihinde bana hayatımın en anlamlı hediyelerinden birini veren deepman'e ve bu değerli eseri bizlere kazandıran Özgür Topyıldız'a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Eskişehirspor'u daha iyi anlamak ve yaşayabilmek isteyenlere şiddetle tavsiye ederim.


13 Nisan 2009 Pazartesi

Formanın Uğurlusu

Bu sene takımımızın şimdiye kadarki maçlarda kullandığı 4 çeşit forma var. Bunlar Parçalı, Çizgili, Kırmızı ve Beyaz formalarımız. Bu formalarımızdan şimdiye kadar ligde oynadığımız 27 maçın 19'unda PARÇALI forma giymeyi tercih etmişiz. Geri kalan maçların 4 tanesinde BEYAZ, 3 tanesinde ÇİZGİLİ ve 1 tanesinde KIRMIZI formaları giymişiz.

Enteresandır Parçalı formayı o kadar giymemize rağmen galip gelemediğimiz ilk 3 lig maçının hiç birinde Parçalı formayı tercih etmemişiz. 2 beraberlik ve 1 mağlubiyetimiz var bu maçlarda. Daha sonra üst üste 6 maçta Parçalı giyen takımımız tek maçta mağlup olurken, bu seriden sonra giyilen Beyaz formayla çıktığı maçta 2-0 ile Ankaraspor'a yenilmiş. Bu maçtan sonra ligin ikinci yarısına kadar galip gelmekte zorlanan takımımıza yine Parçalı forma şanslı gelmiş. 6 maçın 4'ünde Parçalı forma giyen takımımız bu maçlarda 1 galibiyet ve 2 beraberlik almış. Ligin ikinci yarısıyla beraber Parçalı forma saplantı haline gelmiş takımımızda. Oynanan 11 maçın 9'unda Parçalı forma giyen takımımız, kalan iki maçın birinde Beyaz diğerinde ise Çizgili'yi tercih etmiş. İkinci yarıda Parçalı ile çıkılan maçların 4'ünü kazanıp 2'sinde beraber kalıp 3'ünde mağlup olmuşuz. Çizgili ile çıktığımız Hacettepe deplasmanından beraberlik, yine Beyaz ile çıktığımız Kocaeli deplasmanından mağlubiyetle ayrılmışız.

Diğer yandan Çizgili formayı sadece Ankara takımlarına karşı giymişiz ve bu 3 maçtan sadece Hacettepe ile oynanan maçlardan aldığımız beraberliklerle ancak 2 puan çıkartabilmişiz.

Beyaz forma ile çıktığımız 4 maçtan ise sadece 1 puan çıkartabilmişiz. Ligin ilk maçı olan İBB maçında Beyaz giyen futbolcularımız buradan beraberlik almış, Gençler, Trabzon ve Kocaeli deplasmanlarından da mağlubiyetle ayrılmışlar.

Kırmızı formamız ise tamamen yabana atılmış durumda. Sadece bir maçta giydiğimiz bu forma da bize uğurlu gelmemiş. Sadece Beşiktaş deplasmanında giyilen bu forma ile takımımız 2-0 mağlup olmaktan kurtulamamış.

En çok giydiğimiz forma olan Parçalı formayla ise takımımız adeta kendini bulmuş. İçeride oynanan 13 maçta giyilen bu forma ile takımımız 6 galibiyet, 5 beraberlik ve 2 mağlubiyet almış. Deplasmanda pek tercih etmediğimiz Parçalı forma ile ise 2 galibiyet, 1 beraberlik ve 3 mağlubiyet almışız. Toplamda 19 maçın 8'inde galip geldiğimiz bu forma ile takımımız adeta sahalarda esmiştir. Topladığımız 33 puanın, 30'unu kazanırken futbolcularımızın sırtında Parçalı forma vardı. Ayrıca en farklı galibiyetimizi 6-1 ile İBB karşısında alırken yine bu forma ile kazanmışız.

Artık siz uğur mu dersiniz, şans mı dersiniz bilemem ama ben her maça çıkışımızda ilk dikkat ettiğim forma oluyor. Kocaeli deplasmanında umutsuzluğa kapıldıysam bundandır, El Saka'nın atılmasından değil, GS deplasmanında umudumu kaybetmediysem de yine inandığım bu uğurdandır. Ben bu formanın uğuruna inanıyorum...

Oynadığımız maçlar ve giydiğimiz formalar:


LİG

İBB (D) BEYAZ 0-0
HACETTEPE ÇİZGİLİ 0-0
GENÇLER (D) BEYAZ 1-3
SİVAS PARÇALI 2-2
KAYSERİ (D) PARÇALI 0-1
KOCAELİ PARÇALI 2-1
BURSA (D) PARÇALI 2-1
GS PARÇALI 4-2
FB PARÇALI 2-2
ANKARA (D) ÇİZGİLİ 0-2
A.GÜCÜ PARÇALI 1-3
BJK (D) KIRMIZI 0-2
DENİZLİ PARÇALI 4-3
ANTALYA (D) PARÇALI 0-0
KONYA PARÇALI 0-0
TS (D) BEYAZ 1-2
G.ANTEP PARÇALI 1-1
İBB PARÇALI 6-1
HACETTEPE (D) ÇİZGİLİ 2-2
GENÇLER PARÇALI 0-0
SİVAS (D) PARÇALI 0-1
KAYSERİ PARÇALI 1-0
KOCAELİ (D) BEYAZ 0-1
BURSA PARÇALI 1-2
GS (D) PARÇALI 1-0
FB (D) PARÇALI 1-2
ANKARA PARÇALI 2-0

KUPA

BURSA PARÇALI 0-2
TOKAT (D) ÇİZGİLİ 1-1
A.GÜCÜ PARÇALI 2-1
FB (D) PARÇALI 0-3

12 Nisan 2009 Pazar

Eskişehirspor 2-0 Ankaraspor

Bu sezon Ankara takımlarına karşı ilk resmi galibiyetimizi aldık. Stadyumun hemen hemen tamamına yakınını dolduran taraftarımız takımını yine yalnız bırakmadı. Maçı Bülent Kocabey'in attığı iki gol ile 2-0 kazandık. Maç sonrasında Çiftetelli oynayan ve bizlere de oynatan efe futbolcularımızın yüreklerine sağlık. Bu galibiyetle puanımızı 33'e çıkartarak biraz daha rahatlamış olduk.



11 Nisan 2009 Cumartesi

Filler ve Çimen

İngiltere liglerinde geçtiğimiz hafta oynanan maçların izlenme oranlarına göz atıyorum. Premier ligde Manchester City’nin, Portsmouth’u altı golle geçtiği maçta, taraftar sayısı 40,238. Kuzey Londra’nın White Hart Lane stadında, Tottenham’ın Wigan Athletic’i ağırladığı maçta tribünlerde 35,808, ülkenin kuzeyinde, Sunderland’ın Middlesbrough’yu iki golle geçtiği maçta 38,388.taraftar.
Alt liglerde de durum pek farklı değil;
Premier’in bir alt ligi Championship’de, Norwich’in Carrow Road stadında, ev sahibi takımın Sheffield United ile oynadığı maçı izleyenlerin sayısı 24,175. Geçen sezon Premier ligden düşen Derby County ile Cardiff City mücadelesinde 28,007.
Bir alt ligde, League One’da (üçüncü lig), Millwall - Cheltenham maçında 8009 taraftar.
Yukarda saydığım takımların ortak özellikleri, Türk’ün tanımıyla, ‘Küçük takım’ olmaları. Hiç şampiyon olamamış, Şampiyonlar ligine katılamamış, formasına üç beş yıldız takamamış, vs vs.

Oysa ikinci ligde oynayan Leeds United’in kombine biletli taraftar sayısı, Beşiktaş ve Galatasaray’ın toplamından daha fazla. Üstelik mazisi de üçünden de eski. İşler kötüye gidince, İstanbulluların tribünlerin nasıl boşaldığını daha önceleri izledik, peki ya Leeds’in durumunda olsalar, tribün manzaraları nasıl olurdu acaba?

Ikinci ligde mücadele eden Derby County’nin kombine biletli taraftar sayısı 23,500. Ipswich Town’nun 15,000, Wolverhampton Wanderers’ın 17,000.

Oysa bizde taraftarlık, televizyon ekranları karşısında. O yüzden, birinin 25 milyon, diğerinin bilmem kaç milyon taraftarı, garip durum dışardan bakınca...
***
‘Üç Büyükler’ yalanı,ı Türk futbolunun kronik hastalığı. Türk’ün Türk’e propagandası. Peki onlar ‘büyük’ ise diğerleri ne oluyor merak ederim. Sonu ta en başından belli kötü bir filmin ucuz figüranları mı yoksa?
Leblebi, çekirdeki mi, zengin sofrasının çerezleri mi yoksa ? Olsalar da olur, olmasalarda mı yoksa ?
Üç Büyükler!. Bu nasıl büyüklükse. Çok eskiden beri Avrupa sahalarında yaşanan hüsranları düşününce. Oysa büyük dediğin, büyük olmalı büyükler arenasında. Arsenal’ın, Emirates stadında maç başına geliri 3 milyon Sterlin civarında, kombine biletli taraftar sayısı 40,000, kombine için bekleme sırası ortalama sekiz sene. Manchester United’ın 56,000. Barcelona’nın kombine biletli taraftar sayısı 90,000.
Ve gerçek büyüklerin başarıları ortada.
Ya bizim büyükler! Mesela Beşiktaş, büyüklüğü, dünya futbolunun neresindedir ki? Hatırlayın, geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Liginde. Liverpool’un Anfield stadında. Kop tribününden yükselen (Can We Play You Every Week!) ‘Her Hafta Sizinle Oynayabilir miyiz” tezahüratı hala kulaklarımda. Avrupa arenalarında en ufak başarısı olmayan bir takımın, büyüklüğüne bizden başka kimsenin inanmadığı gerçeği bir kez daha.

Üç Büyükler! Şampiyonlar Ligi tarihinde, gurup maçlarında sıfır puan çekerek ilginç bir rekora imza atan Fenerbahçe. Her sezon har vurup harman savurduğu onca paraya rağmen, tarihinde yalnız bir kez, o da geçen sezon Şampiyonlar Ligi gurubundan çıkmayı başarabilmiş. Bütçe olarak ülke takımlarının hayli üstünde, ama ya sportif başarı. Ne UEFA’da ne Şampiyonlar liginde.

Ve gelelim geçen sezonun şampiyonuna. 165 milyon Dolar borcu ile ülkenin en üst liginde mücadele etmesine izin verilen, kendi liginde Şampiyon olduğu halde ön eleme oynamış, üstelik pek vasat bir takıma elenmiş Galatasaray. Bir kez UEFA Kupasını kazanmış, ama sonrasında Avrupa arenalarında hüsranlarda. Hala eli yüzü düzgün bir stadı bile olmayan, üstelik borç batağında.

Sarı Kırmızılı takım İngiltere liginde oynasaydı, eksi kaç puanda başlardı acaba. 1904 senesinde kurulmuş, mazisi üç İstanbullu’dan eski günümuzde League One’da mücadele eden ve mali butçesinde ki açık yüzünden küme düştüğü sezon 10, bir sonraki sezon 15 puanı silinen Leeds United taraftarlarına sormak gerekir sanırım bu soruyu.
Ve tabi, 2008-2009 sezonunun başında, yine borç yüzünden 30 puanı silinen Luton Town’u unutmadan. ***
İlginç bir istatistik, rekabet yoksunu ligimize dair. Türkcell Süper Lig’de bu sezon Anadolu takımları üç İstanbul takımı ile oynadıkları karşılaşmalarda macı 11 kişi tamamlamayı başarmakta zorlandıkları gerçeği. İstanbul takımlarının bu sezon yaptığı ilk 12 maçta, rakip takımlardan 8 futbolcu kırmızı kartla oyun dışı kalmış olması. Oynanan 12 karşılaşmada sadece Fenerbahçeli futbolcu Volkan Demirel’in kırmızı kart görmesi. Şasırmamak gerek, Zira bizim futbolumuzda sistem çoğunluğun mutlu olması adına. Koskoca bir ülkeyi yalnızca bir şehirden ibaret sayınca, futbol denilen güzelim oyunu iki,. bilemedin üç takıma endekslemek de kaçınılmaz oluyor nasılsa.

Üç kişilik paranoyak bir aşk masalı Türk futbolu. Her sezon ayni teranenin içinde, ayni tek düzeliğin içinde yuvarlanıp gittiğimiz. Ta en başından sürekli ‘Üç Büyük’ yalanı ile yoğrulan, tüm yaşamlarında taraftarı oldukları takımın stadını dünya gözü ile bir kez bile göremeyenlerin diyarında.

Yenenin değil, yenilenin sürekli konuşulduğu bir lig bizim ligimiz. Futbol programlarında sürekli sadece üç takımın tartışıldığı. Sevimsiz ve adaletsiz. Yine çoğunluğun ilgisini çekme adına. O yüzden yense de yenilse de, hep baş köşede üç İstanbullu. Gazetelerin spor sayfalarında, televizyon programlarında. Haliyle neredeyse her doğan çocuk ‘İstanbullu’ güzel ve yalnız ülkemde.
Malum, çocuk ne görürse onunla büyür bu yaşamda..
Bilir misiniz, son yıllarda İngiltere futbolunda dört takım zirve yarışını parsellemiş olsa da, son 25 senede 7 takım kaldırmıştır Şampiyonluk kupasını. Futbol liginin kurulmasından bu yana ise 28 takım şampiyonluk yaşamıştır. İngiltere ikinci liginin (Championship) izlenme oranı bizim ‘Kurşunlu’ Süper ligimize fark attığı da meselenin diğer bir boyutudur…

Turk futbolu, haksız rekabet üzerine kurulu, ‘Üc Büyükler’ edebiyatında eriyip gitmekte. Ama hangi büyük? Sahada oynanan futbolun kalitesi ortada. Har vurup harman savurdukları onca paraya rağmen Avrupa arenalarında aldıkları sonuçlarda.

Filler tepişirken, karıncaların hep ezildiği bozuk düzen Türk futbolu. Adalet, eşitlik ve rekabetten yoksun, kurulduğundan beri yalnızca 4 şampiyon çıkarabilmiş. Üçlü oligarşinin bir heyula misali üzerine çöktüğü.
Hemen her Avrupa macerasında tepetaklak döndüğümüz.
Nacizane düşüncem, takımın küçüğü büyüğü olmadığıdır. Her takım, kendi taraftarı için büyüktür. ‘Hangi takımı tutuyorsun?’ sorusuna verilecek cevap mutlaka üç takımdan biri olmamalıdır. Futbolun beşiğini örnek almak gerekir. Ve diğer kaliteli ligleri. Nihat Kahveci’nin forma giydiği Villareal, 49,045 (2007 sayımı) nüfuslu küçük bir kasabanın takımıdır. Maçlarını 25,000 kapasiteli Madrigal stadında oynar.
Ve yine hatırlatmakta yarar vardır; ‘Üç Büyükler’ edebiyatı, Türk’ün Türk’e masalıdır…

Yoksa siz hala inanıyor musunuz bu masala?
Ziya ADNAN

9 Nisan 2009 Perşembe

Batuhan'ın cezası

Medyada durmadan farklı şeyler söyleniyor. Batuhan'ın neler yaptığıyla, verilen cezayla ilgili. Hatta Fanatik'te yine bu konuya gönderme yapılarak Engin Baytar'ın Fenerbahçe maçı devre arasında isyan ettiği haberi bile yayınlandı. Artık bu konuya bağlanmadan Eskişehirspor haberleri yapılmaz oldu. En son ligtv'de canlı yayına katılan Batuhan ise Rıza Hoca dışında Beşiktaş takımı ve taraftarından özür diledi.

Bir önceki yazıda forumumuza gönderdiği özür ile Eskişehirspor taraftarından özür dileyen Batuhan, sanırım istediği tepkiyi alamamış olacak ki bu sefer de Beşiktaş seyircisine oynamış. Forumdan takip ediyorum sürekli başlığı ve Batuhan'ın açıklamalarının yeterli görünmediği kesin. Ayrıca herkesin kesin bir fikri var ki geçici olarak takıma gelmiş birinin böyle bir sorunla takımın huzunu bozmaya kalkması hiç bir şekilde affedilmemeli. Affetmek belli bir yere kadar da olabilir tabi ama bu vakitten sonra Batuhan'ın futbolcu olarak Atatürk'te sahaya çıkması artık imkansızdır. Ben kendime soruyorum, eğer Batuhan bu formayı tekrar giyerse acaba bu taraftar napar? Açıkçası korkuyorum. Büyük bir hayal kırıklığı oldu taraftarda da Rıza Hoca'da da.

150bin TL ceza keser mi bu çocuğu bilmem, ama Rıza Hoca'nın söylediği gibi futboldan uzaklaştırılarak cezalandırılması büyük ders olacaktır Batuhan'a. Bundan sonrası artık canlı yayında özür dilediği Beşiktaş camiasının işidir. Yalnız dikkatimi çeken her Beşiktaşlı'nın Batuhan'ı bağrına basması meselesi enteresandır. Acaba Beşiktaş'ta oynarken, şampiyonluk maçlarından olan Fenerbahçe derbisi öncesi Batuhan'ın aynı şeyi yapması sonucu ne tepki verirdi Beşiktaş taraftarı? Bağrınıza basardınız de mi yine? Neyse, ben direk onlara soruyorum kendim cevaplamayacağım.

7 Nisan 2009 Salı

Batuhan Karadeniz'in Ağzından


Ben Batuhan Karadeniz,

Amacım hatamı bastırmak degil, siz yüce ESESlilere sesleniyorum;

Hatalı olduğumu kabul ediyorum. Sizlerin affına sığınıyorum ve sizin en çok hakettiğinizi düşündüğüm için, olayı benim ağzımdan dinlemek isteyen basından önce sizlere anlatmak istiyorum.

Otelin personel girişinden çıktım. Sabah çok uyumuştum, gece de uyku tutmadı ve sadece bir anlık gafletle aklıma şeytan girdi. Normalde insan yapmak istemediği bir şeyi , bir anlık gafletle yapar ya, oyle birseydi benimki. Saat 3'te çıktım otelden ve aynı yerden geri döndüm ve yattım, olay budur. TV'de gösterilenler ise Çarşamba maç sonrasi Zorba'da yapılan çekimdir. Ben maç öncesi Blackk adlı yerdeydim.

Sizin affınıza sığınarak yazıyorum, her birinizi ayrı seviyor ve saygı duyuyorum. Bu bir savunma değil, sadece siz hak edenlerin bilmesi gerekenlerdir.

Sizlerden, camiadan, futbolcu arkadaşlarımdan özür dilerim.

Eseses Kikiki

Kaynak: www.eskisehirspor.com
Yorumsuz...

6 Nisan 2009 Pazartesi

Hiç şaşırmadık!

Batuhan Karadeniz ismi daha genç milli takımda iken sorunlu olduğunu belli etmişti. Hani biraz akıllanır mı acaba zamanla diye düşünürken böyle bir olay açığa çıkıverdi işte. Halbuki Eses taraftarı bağrına basmıştı, sevmişti Batu'yu. İyi veya kötü sahada kalbiyle oynadığını görünce sahiplenmişti onu. Takımın en sevilenlerindendi. 7 maç sonra takımdan gidecek olmasını önemsemiyordu bile. Artık Batuhan bitmiştir taraftarın gözünde. Eskişehir'de taraftarın gözünde bitmiş olmak büyük bir handikaptır bir futbolcu için.

Asıl kafma takılan bu olayın Fenerbahçe maçından sonra ortaya çıkması. iyi veya kötü etkileyebilir takımı evet ama ayıp değil mi bu adamı sahaya sürmek? Ayıp değil mi taraftarın Batuhan için bağırması? Yine de geciken kararı çok yerinde buluyor ve başkanın taviz vermez tavrından kesinlikle dönmeyeceğini umuyorum. Eskişehirsporluluk bilinci içinde olmayan hiç bir insanın bu takımda yerinin de olmadığı böylece görülmüş olacaktır.

Son söylemek istediğim, nedir bu Beşiktaşlılar'dan çektiğimiz ya? Sergen gelir takımı bozar, Batuhan gelir yine aynı. Aferin Batuhan'a, Sergen Abisinden iyi öğrenmiş bu işleri!

http://www.holigan.com.tr/NewsVideo.php?videos_id=1742

Paflar'da biz güldük

Geçen hafta A takımın Galatasaray galibiyeti sonucu Paflar'ın galibiyeti gölgede kalmıştı. Bu hafta A takımın mağlup olmasına rağmen Paflar'ımız 2-1 galip geldiler. Gollerimiz Arda ve Selman'dan geldi. A takımdaki abilerinin yürekleriyle oynamadığı, kendileri için oynadıkları İstanbul deplasmanında, yüreklerini sahaya koyan gelecek vadeden gençlerimizi tebrik ediyorum.

Fenerbahçe 2-1 Eskişehirspor

Maç için Eskişehir'den gelen BandoESES ile ESpana şovumuzu gerçekleştirmek istedik. Fakat, içeriye BandoESES'in aletleri alınmadı. Her parçası çok pahalı olan aletleri neden sahaya atmak için kullanalım? Bu nasıl bir zihniyettir? Çok güzel bir şov hazırlanmış, bando için özel otobüs tutulmuş, ama ne yazık ki Türkiye'deki bu zihniyet yüzünden aletler içeri alınmıyor.

Yine her İstanbul deplasmanında olduğu gibi kendimize ayrılan bölümü yaklaşık 1 saat öncesinden doldurduk. Maç bizim adımıza çok iyi başladı. Uğur Boral'ın pozisyonu haricinde kalemizde tehlike yaşamadık diyebilirim. Sahanın her bölgesinde hakimiyet elimizdeydi. Tribün olarak da çok etkiliydik.

İkinci yarıda Serdar'ın ve Batuhan'ın etkisiz futbolu bizi biraz yavaşlattı. İlk yarıda sessiz kalan Fenerbahçe tribünleri Deivid'in bulduğu gol ile harekete geçti. Vucko'nun hatasını iyi değerlendiren Guiza farkı ikiye çıkardı. Son dakikada Batuhan bizi umutlandırsa da kalan 4 dakikalık uzatma beraberlik golünü bulmamıza yetmedi.

Maçın ilk yarısı değerlendirilecek olursa maç bizim hakkımızdı. İkinci yarı ise maçın hakkı beraberlikti.

5 Nisan 2009 Pazar

Bizler İnandık

Eksik yok! Taraftarın her zamanki yerinde olacak...

2 Nisan 2009 Perşembe

Türkiye 1-2 İspanya

Aslında her şey çok güzel başlamıştı. 1-0 öne geçip ilk yarıyı bu şekilde kapatınca kazanacağımıza inanmıştık. Ama ne yazık ki ilk maçta olduğu gibi İspanya'ya yenildik. Eskişehirspor'un millileri başlığında Batuhan'ı da listeye eklemeyi umduğumuzu dile getirmiştik. Yıllar sonra bir futbolcumuzun A Milli Takım'da oynadığına şahit olduğum için çok mutluyum.